Çanakkale Geçilmez diyen bir milletin direniş destanıdır 15 Temmuz 2016. Birkaç asırdır sürüp gelen sinsi tuzakların bir yenisidir 15 Temmuz kalkışması. Yalnızca bir gece yaşanmış bir darbe girişimi değildir. Sayısız oyunların, tuzakların darmadağın hale getirildiği, Siyonist oyuncuların iç ve dış işbirlikçilerinin perişan edildiği son destandır. O gece milletin meydanlarda canı pahasına durdurduğu ihanet, yıllar boyunca örülmüş kirli bir yapının açığa çıkarılmasıdır. Elbette mesele, o geceyle sınırlı değildi. Çünkü düşürülemeyen bir milletin karşısına her defasında yeni maskelerle çıkılacağı aşikârdır. Şeytan ve oyuncularının oyunları bitmez lakin unutmasınlar ki iman sahibi müminlerin feraseti bütün oyunları bozar ve oyuncuları yerin dibine geçirir. Bugün hâlâ yaşadığımız siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sarsıntılar, aynı planların devamıdır. Elbette kalkışmalar bitmedi; yalnızca renk, biçim, şekil, yüz, dil ve üslup değiştiriyor.
15 Temmuz’un arkasında, devlete 40 yıl boyunca sızan ve yerleştirilen bir örgüt vardı: FETÖ. Eğitimden yargıya, medyadan orduya, her türlü kurumdan teşekküle kadar her yere sinsice yayılmış sinsi bu yapı, dış bağlantılarla beslenerek düğmeye basmışlardı. Amaç, Türkiye’nin tam bağımsız yürüyüşünü durdurmak, batıya köle yapmak, istedikleri gibi kullanacakları uşaklara dönüştürmekti. Başaramadılar. İnlerine girilmiş olunsa da akıl almaz yeni yöntemlerle barış havarileri olmaya sürdürüyorlar. Şükürler olsun ki Devletimiz düşman tuzaklarını, yol ve yöntemlerini, iş-dış oyuncuları adım adım takip etmektedir. Milletimiz ve devletimiz şunu çok iyi bilmektedir ki “düşman uyumaz.” Yeni araçları, yeni taktikleri yeni figüranları-oyuncuları bulsalar da artık Yeni Türkiye kıyam halindedir.
Son yirmi yıla bakıldığında görülmektedir ki; 2013’te yaşanan Gezi Olayları, aslında 15 Temmuz’un sosyolojik provasıydı. Her türden entel dantel tipler, sağdan soldan gaflet ehlini bir araya getirdiler yedirip içirdiler ülkenin hassasiyetini bir kenara bırakarak fıstık kabuğunu doldurmayacak gündemlerle milleti ve memleketi boşu boşuna meşgul ettiler. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üç sıçrar arkasından “Olmaz ilaç Sad pareme” diyerek yön değiştirir. Milyonlarca dikilen ağaçları bir yana bırakıp bir park bahanesiyle başlayan gösteriler, bir anda ülke genelinde hükümeti hedef alan bir kalkışmaya dönüşmüştü. Gençler duygusal sloganlarla kışkırtıldılar. Medya aracılığıyla devletin meşruiyetine halele getirdiler. Barikatlar kuruldu, kamu binaları ateşe verildi, yalan haberlerle zihinler işgal edildi. Bunların ağababaları gencecik yavruları ateşe atarken genç adamın gözü görmedi eline ne veriliyorsa onu içti ve onu yaptı. Geziye yalnızca bir sokak eylemi olarak bakılamaz. Bir zihin mühendisliği denemesini sahnede apaçık uyguladılar ki daha büyüğüne teşebbüs edebilsinler. Gezi’de kalem oynatanlar, 15 Temmuz’da tetiği çekti. Aynı plan, farklı sahnelerle ülkemizin birliğini, kalkınmasını ve dayanışmasını engellenmek istedi. Lakin Demir yumrukla karşılaştılar. “Benim İman dolu göğsüm gibi serhaddim var” diyen insanımız yollara, meydanlara, bulvarlara, köprülere yöneldi. Tankların önüne geçerek bir kez daha “Çanakkale Geçilmez” denildi.
Bugün yaşadığımız pek çok olay, o büyük senaryonun devamıdır. Yolsuzluk dosyaları zamanlamasıyla kamuoyunu yönlendirmek için servis ediliyor. Ana muhalefet partisinin, kendi içindeki isimleri devletin kurumlarına şikâyet edecek kadar çözülmesi, içeriden sabotajın hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Millet yönetenlerine güvenmek ister. Başkanlarına güvenmek ister. Cılkı çıkmış Belediyeler hizmet yerine hezimeti getirdiler. Temizlik yerine kargaşayı, emeğin kutsallığı yerine soygunculuğu, rüşveti ve hırsızlığı getirdiler.
Orman yangınlarının eş zamanlı ve stratejik alanlarda çıkması, sabotaj şüphelerini elbette artırıyor. Terörle mücadeledeki gelişmeler ise çözüm sürecini sabote eden zihinlerin hâlâ aktif olduğunu gösteriyor. Şehit haberleri, bize sadece dışarıdaki tehdidi değil, içerideki gevşekliği de anlatıyor. Lakin ne yaparlarsa yapsınlar milletimiz eski Türkiye’de değil yeni Türkiye’de yaşıyor. PKK sona geldi içte ve dışta barış yapılarak Terörsüz Türkiye yolu açılıyor. Asırlar boyu bizim birliğimiz sağlayan ana temel İslam’dır, Kur’an ve Resulullah Efendimizin sünnetidir. Kardeşliğimiz dünyanın Siyonistlerinin ödünü patlatıyor. Siz tuzak kursanız da Allah en iyi tuzak kurandır. “Müminler kardeştir” ve “Müminlerin ferasetinden korkunuz” denilmektedir.
Efendim yol devam ediyor: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, muhalefet figürü olmanın ötesinde, gençlik üzerinde bir "devlet karşıtı" algı inşa etmeye çalışıyorken kazdığı kuyuya kendisi düştü. Yol ve yöntemleriniz kul hakkını zedelerse Allah mazlumun hakkını zalimlerden fitil fitil çıkartır. Buna her birimiz şahit oluruz.
Kullandığınız dil, yürüttüğünüz kampanyalar ve meydana çıkışlarınız milletin yüreğini yaralamaktan gayrı bir işe yaramıyor. Bu, halkın bir bölümünü diğerine karşı öfkelendiren, sosyal barışı zedeleyen tehlikeli ifadeleri milletimiz asla affetmez. Yapıp ettiğini israf ve işçilerin ödenmeyen hakları, hizmet görmeyen şehirler, alavere, dalaverelerle edindiğiniz bağları bahçeler, konaklar gün gelir başınıza yıkılır. Haksız kazanç hiç kimseyi iflah etmez. Helal kazanç ise ömrünüze, işinize ve aşınıza bereket getirir.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel de devletin meşruiyetiyle arasında mesafe koyamayan bir siyaset diline saplanmış durumdadır. Debelenmekten vaz geçip milletin birliğine, beraberliğine, helal kazanca çağrıda bulunmalıdır. Hak edilmeyen hiçbir kazanç, hiçbir makam ne kişiye ne de topluma huzur getirmez. Eleştiri elbette muhalefetin hakkıdır. Ancak devleti bir “rakip” gibi görüp yargıyı, askeri ve güvenlik güçlerini hedefe koymak; bu milletin ortak değerlerine saldırmak anlamına gelir. Büyükşehir Belediye Başkanları tek tek sorgulanıyorlar. Ne ektiyseniz onu biçersiniz. Kardeşlik ektiyseniz kardeşlikle karşılaşırsınız. İfsat ektiyseniz iflas edersiniz.
Bugünün kalkışmaları, artık zihinlerdedir. Tankların yerini tweet’ler aldı. Top sesleri yerine iftira ve nefret söylemleri var. Algı operasyonlarıyla halk kamplaştırılıyor, medya üzerinden millete karşı psikolojik harp yürütülüyor. Bunu Gezi’de gördük, 15 Temmuz’da yaşadık. Şimdi Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a troller saldırıyor. Heykırlar yalan haberlerle karalamalarla devam ediyor. Bu yollar bir an evvel kapatılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Allah (cc), doğru olanların yanındadır.
Unutulmamalıdır ki Allah (cc), asla yalancılara yardım etmez.
Unutulmamalıdır ki Allah (cc), haksızlık karşısında dimdik kıyamda duranlara yardım eder. Unutulmamalıdır ki Allah (cc), Hırsızlık yapanları, yalancıları, soyguncuları, rüşvet alıp verenleri, faiz yiyenleri asla sevmez.
Seksen altı milyon Türk Milleti yekvücut olmalıdır. Birliğimizden, kardeşliğimizden ve millet olma şuurundan asla geri dönmeyiz. Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, sağcısıyla solcusuyla bu ülke bizimdir. Farklılıklarımızı çatışma vesilesi değil, zenginlik olarak görmekteyiz. Asırlar bizim kardeşliğimize şahittir.
Gençliğimize tarih şuuru verilmelidir. Ekran okuryazarlığı kazandırılmalıdır. Aile, okul ve medya bu konuda el birliğiyle çalışmalıdır. Devlet-millet bütünlüğü güçlendirilmelidir. Fakirin yoksulun yaşayabileceği adil bir siteme oturtulmalıdır. Emeklilerin insanca yaşayabileceği imkâna bir an evvel ulaştırılmalıdır. Adalet terazisi titrememeli, herkes için eşit olarak uygulanmalıdır. Unutulmamalıdır ki “Adalet mülkün temelidir.”
15 Temmuz'da sokakları işgal edemediler. Bugün ise kalpleri ve zihinleri ele geçirmek için her yolu mubah görmektedirler. Lakin başaramayacaklardır. Milletiminiz iman ve vatan birliği, bayrak ülküsü ve şehadet hasreti yaşama sebebimizdir. Yeter ki biz birliğimizi, kardeşliğimizi imanımızdan alalım. Kardeşliğimizi yitirmeyelim, basiretimizi kaybetmeyelim. Çünkü kalkışmaların devam ettiğini biliyoruz. Dünyada oyun kuran bir devletimiz ve liderimiz var.
“Allaha dayan saye sarıl hükmüne ram ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol”
11 Temmuz 2025-