Bir genç okurun okuma serüvenini zenginleştirmesi için yalnızca kitaplara değil, aynı zamanda döneminin edebiyat dergilerine de yönelmesi büyük önem taşır. Edebiyat dergileri, genç okura birçok açıdan eşsiz faydalar sunar.
Edebiyat Dergilerinin Genç Okura Katkıları: Dergiler, yeni yazarları, güncel çıkan kitapları ve edebi tartışmaları takip etmek için benzersiz bir alandır. Genç okur, dergiler aracılığıyla edebiyat dünyasının nabzını tutar ve kendi döneminin edebi akımlarına aşina olur. Bu dergiler, aynı zamanda farklı türlerde (şiir, öykü, deneme, eleştiri) yazan genç ve deneyimli kalemlerin eserlerine yer verir. Bu çeşitlilik, genç okurun tek bir yazarın veya türün sınırlarında kalmamasını sağlar. Usta yazarların yol gösterici deneyimleri, genç yeteneklerin kendilerini geliştirmelerine olanak tanır. Genç ve usta kalemlerin bir araya geldiği dergiler, yeni yazarların yetişmesine de vesile olur. Dergiler, genç okurun edebiyat camiasının bir parçası olmasını sağlar. Yazarların biyografilerini ve söyleşilerini okumak, eleştiri yazılarını ve tartışmaları takip etmek, genç okurun edebiyat ortamına daha derinlemesine dahil olmasını sağlar ve özgüvenini artırır.
Yazma Becerisini Geliştirmek: Dergilerdeki yazım şekillerini incelemek ve farklı yazarların üsluplarını görmek, genç okurun kendi yazma becerilerini geliştirmesi için ilham vericidir. Bazı dergilerde genç kalemlere yer verilmesi, onlara ilk yayın deneyimini yaşama fırsatı sunar. Bu da onların daha derin okumalara, daha özgün çalışmalara ve daha fazla gayret göstermelerine yol açar. Dergilerdeki eleştiri ve deneme yazıları, genç okurun bir esere veya fikre farklı açılardan bakma, sorgulama ve kendi yargılarını oluşturma yeteneğini artırır.
Genç okurun okuma yolculuğu, tıpkı hayat gibi sürekli bir keşif ve gelişim sürecidir. Bu süreçte doğru kitaplar ve edebiyat dergileri, onlara hem bilgi hemde hikmet yolunda ışık tutar, kendi yollarını çizme cesaretini verir.
Günümüzde yayınlanan bazı dergilerden de bahsedelim: Varlık, Türk Edebiyatı, Dergâh, Yedi İklim, Ay Vakti, Hece, Gösteri, Karabatak, Kitap-lık, Notos, Şehir ve Kültür, Bizim Külliye, Şehir Defteri, Teferrüç, Aydos, İnsicam, Yitik Söz, Berdücesi, Kafa gibi dergilerden bahsedilebilir. Önemli olan, çok sayıda dergi takip etmekten ziyade, kişinin kendisine yakın olan, üslubunu benimsediği dergilerin içinde olmasıdır. Dergi mutfağı, kişiyi eğiten, besleyen ve büyüten bir dergâh gibidir. Genç yetenekler, bu tür dergilerin içinde bulunmanın kendileri için kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu bilmeli ve her ay en az iki üç dergiyi takip etmeye gayret etmelidir. Ayrıca her ay yeni bir derginin kapağını açıp yeni yazarlarla ve şairlerle tanışmalarında yarar vardır.
Okuma: Bireyden Topluma Uzanan Aydınlanma Zinciridir: Okuma eylemi, başlangıçta bireysel bir çaba gibi görünse de, sonuçları itibarıyla toplumsal bir dönüşümün en güçlü tetikleyicisidir. Okuyan birey, sadece kendi bilgi ve düşünce dünyasını genişletmekle kalmaz, bu kazanımları çevresiyle paylaşarak toplumun genel yapısını da şekillendirir.
Okuma, bireye sorgulama ve analiz yapma yeteneği kazandırır. Bir fikri veya olayı olduğu gibi kabul etmek yerine, farklı açılardan değerlendirmesini ve neden-sonuç ilişkileri kurmasını sağlar. Farklı yaşamları, kültürleri ve düşünceleri anlatan eserler, okurun empati yeteneğini geliştirir. Bu sayede birey, kendi düşünce kalıplarının dışına çıkarak farklılıklara saygı duymayı ve hoşgörülü olmayı öğrenir. Düzenli okuma, kelime dağarcığını genişletir ve bireyin kendini daha etkili bir şekilde ifade etmesini sağlar. Bu, hem sosyal hem de profesyonel hayatta güçlü bir iletişim kurmanın temelidir.
Okur-yazar ve sorgulayan bireylerden oluşan bir toplum, bilgiye değer veren, yeni fikirler üreten ve bilimsel gelişmelere açık bir yapıya kavuşur. Bu durum, teknolojik ve kültürel inovasyonun önünü açar. Eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireylerden oluşan bir toplumda, tartışmalar daha yapıcı ve verimli olur. Karar alma süreçleri, ezbere dayalı değil, bilgiye ve mantığa dayalı ilerler. Okuma, geçmişten günümüze gelen eserleri, düşünceleri ve değerleri anlamamızı ve sonraki nesillere aktarmamızı sağlar. Böylece kültürel süreklilik korunur ve geliştirilir.
Bilgelerin Okuma ve Tefekkürü: Tarih boyunca, insanlığa yön vermiş bilgeler, okuma ve tefekkürü (derin düşünmeyi) birbirinin ayrılmaz bir parçası olarak görmüşlerdir. Onlar için okumak, sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda o bilgiyi derinlemesine düşünmek, sorgulamak ve içselleştirmek anlamına gelmiştir.
Sokrates: Yazılı metinler yerine diyaloğa ve sözlü tartışmaya önem verse de, Sokrates'in felsefesi temelde düşünme ve sorgulama üzerine kuruludur. Onun "sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez" sözü, okumanın ve tefekkürün birleştiği noktayı vurgular. Okuma, tefekkürü besleyen en önemli araçlardan biridir. Tefekkür, insanın yaratılış sırrını idrak etmesidir.
İbn-i Sina: Tıp, felsefe ve astronomi gibi birçok alanda eserler vermiştir. Hem okuyan hem de okudukları üzerine derinlemesine tefekkür eden bir bilgedir. Onun eserleri, kendinden önceki medeniyetlerin birikimini okuyarak edindiği bilgileri, kendi gözlem ve düşünceleriyle harmanlamasının bir ürünüdür.
Leonardo da Vinci: Yalnızca okuyup araştırmakla kalmamış, aynı zamanda okuduklarını çizimlere, deneylere ve keşiflere dönüştürmüştür. Onun için okuma, "yeni bir fikrin tohumudur; tefekkür ise o tohumun yeşermesini sağlayan topraktır."
Albert Einstein: Okuma ve öğrenmeye ömür boyu devam eden Einstein, karmaşık fizik kurallarını oluştururken yalnızca matematik formüllerine bağlı kalmamış, aynı zamanda felsefe ve sanat eserlerinden de ilham almıştır. Onun dehası, bilgiyi ezberlemekten ziyade, okudukları üzerine derin düşünme ve yaratıcı bir sentez yapma yeteneğinden gelmiştir. Okumak, yalnızca ulaşılması gereken hedef için bir araçtır.
İbn Arabi: O, zahir (dış) ve batın (iç) bilgi ayrımını sık sık yapar. Gerçek bilgiye ulaşmak için sadece kitaplardan edinilen zahiri bilginin yeterli olmadığını, bunun yanında keşif, ilham ve manevi tecrübe yoluyla elde edilen batıni bilginin de şart olduğunu vurgular. İbn Arabi'ye göre, bir metni okurken sadece harflere ve kelimelere takılıp kalmamak, aynı zamanda o metnin ruhuna, sembollerine ve derin manasına nüfuz etmek gerekir. Bu nedenle, okuma onun için sadece bir bilgiyi depolama faaliyeti değil, aynı zamanda manevi bir yolculuk ve kendini tanıma sürecidir.
Bilgeler için okuma, kendi zihinlerinin derinliklerine inerek evrenin gizemlerini çözmek, varoluşa dair sorulara cevap bulmak ve insanlık için yeni yollar açmak adına atılan ilk adımdır. Onlar, tefekkürle birleşmeyen okumanın sığ kalacağını, okumayla beslenmeyen tefekkürün ise temelsiz olacağını göstermişlerdir.