Geçip giden yıllarımızın birinde dersine girdiğim öğrencilerimden biri sınavda istediği gibi bir başarı elde edememişti. Üzgün bir şekilde yanıma geldiğinde gözleri doluydu. Ona “Böylesi olur, telafi ederiz.” dedim. Biraz cesaretlendirmek için sohbet etmeye başladık.
Söylediği şu cümle hâlâ zihnimde:
“Hocam, annem bana inandığını söylüyor, babam da her zaman yanımda olduğumu hissettiriyor. Bu yüzden ben hiç pes etmiyorum.”
İşte o an bir kez daha anladım ki anne ve babanın evlat üzerindeki tesiri, notlardan, başarı tablosundan, hatta hayatın zorluklarından çok daha büyük bir güç. Çocuğun iç dünyasında anne ve baba birer dayanak, birer liman oluyor.
Hepimiz farklı vesilelerle hayata şahitlik ediyoruz. Kimi zaman tebessüm ettiren, kimi zaman hüzünlendiren, kimi zaman da ders almamız gereken olaylar çıkıyor karşımıza. Fakat bunların en derin iz bırakanı, aileden gelen değerlerle yoğrulan tecrübeler oluyor.
Aile İnsanın Topluma Açılan Kapısı
İnsanoğlu var olduğundan beri aile, en güçlü sığınak, en güvenli liman olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:
“Kendileriyle huzur bulasınız diye sizin için kendi türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rûm, 21)
Açıkça bu ayetle idrak ediyoruz ki aile, ilahî bir hikmetin eseri, sevgi ve merhametin mayasıdır. Bu sebepledir ki Resulullah (s.a.v.), “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) buyurmuş; aile içindeki sevgi ve saygının insanın gerçek değer ölçüsü olduğunu vurgulamıştır.
Anne ve Baba: Kökleri Ayakta Tutan İki Direk
Ailenin özü anne ve babadır. Anne şefkatin, baba ise güvenin timsalidir. Kur’an, Allah’a kulluktan hemen sonra anne-babaya iyilik etmeyi emreder:
“Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.” (İsrâ, 23)
Bu emir, bize anne-babanın aile içindeki yerini hatırlatır: Onlar sadece bizi dünyaya getiren değil aynı zamanda hepimiz için değerlerimizin ve kimliğimizin taşıyıcıları olmuşlardır.
Evlat: Geleceğe Söylenmiş Bir Söz
Evlat, anne ve babanın hayata bıraktığı izdir. Her çocuk, bir anlamda anne ve babasının sözü gibidir; onlar aracılığıyla gelecek zamana seslenir. Hz. Ali’nin şu sözü, bu hakikati ne güzel özetler:
“Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana göre yetiştirin.”
Sevgili gençler, bugün sizler anne ve babalarınızdan aldığınız değerlerle yarına yürüyorsunuz. Yürüdüğünüz güzergahta anne ve babalık durağına sizler de ulaşacaksınız bugün yaşadığımız dünyada karşılaştığınız teknolojik, kültürel ve ahlaki dalgalanmalar bazen sizi zorlayabilir. Tüm bilinçaltı ve üstü saldırılar toplumumuza zararlar da verebilir ancak unutmayın ki, sizlerin yüreğinde aileden gelen sevgi ve güven oldukça ufkunuzda daima güçlü bir pusula vardır.
Psikoloji ve sosyal araştırmalar da gösteriyor ki, çocuklukta aileden aldığı sevgi ve güvenle büyüyen bireyler hayatta daha başarılı, daha dirençli ve daha mutlu oluyorlar. İşte bu yüzden sizler, sadece ailenizin değil, toplumun da geleceğe uzanan en kıymetli Güzergâh ’ısınız. Siz varsanız, yarınlarımız umutla doludur.
Saygı ve Sevginin Dönüştürücü Gücü
Ailede başlayan sevgi ve saygı, toplumun ruhuna sirayet eder. Tarih boyunca huzurlu toplumların temelinde güçlü aile bağlarının olduğunu görmek mümkündür. Çünkü aile sadece bireyleri değil, toplumu da inşa eder. Anne ile babanın birbirine gösterdiği saygı, evlada bırakılan en kıymetli mirastır. Bu mirası nesilden nesillere taşımak ise bugünün gençleri için en kutsal vazifedir.
Son Söz
İnsanı hayata bağlayan en kadim kurum her zaman aile, olmuştur. Buradan beyanat ile anne ve baba, ailenin özü; evlat ise onun sözü ve geleceğe uzanan nefesi olacaktır. Sevgi ve saygı, bu yolculuğun pusulası; aile ise güzergâhın en güvenilir menzili, olmuştur ve daima olmaya devam edecektir.
Ve biz biliyoruz ki, hayat yolunda hangi istikamete yöneleceksek, o yolu belirleyen en temel işaret ailemizden aldığımız değerlerdir. İşte bu yüzden aile, her birimizin gönlünde açılmış bir ‘Güzergâh ’tır.