Abdulhakim Demir
Köşe Yazarı
Abdulhakim Demir
 

Köprüler Yıkılmadan: Kuşaklar Arası İletişim Kopukluğu

Zaman ilerledikçe insanlar değişiyor; ama en çok dil değişiyor. Aynı evde yaşayan üç kuşak, bugün aynı kelimeleri kullanıyor gibi görünse de farklı anlamlar yüklüyor. Dedelerin “sabır” dediğiyle torunların “sabır”dan anladığı şey artık aynı değil. Bu fark, bir iletişim boşluğuna değil; bir anlam kaymasına işaret ediyor. Teknoloji çağının ortasında doğan gençlik, hızın ve erişimin içinde büyüyor. Bir cümlede duygusunu, bir saniyede tepkisini göstermek istiyor. Oysa önceki kuşaklar için duyguların bir zamanı, bir emeği, bir olgunluğu vardı. Bizler şimdi “anlamadan cevap veren” bir çağda yaşıyoruz. Bu da konuşmayı çoğaltıyor ama iletişimi eksiltiyor. Kuşaklar arasındaki kopukluk, yalnızca yaş farkının değil; değerler evrimindeki kırılmanın sonucudur. Bugünün gençleri, anlamak yerine anlatmayı; dinlemek yerine görünür olmayı tercih ediyor. Oysa her kuşak, bir öncekine sessiz bir miras bırakır: sabır, saygı, aidiyet... Bu miras kayboldukça, toplumun hafızası da silikleşiyor. Peki, çözüm ne? Kuşaklar arasındaki çatışmayı gidermenin tek yolu, anlamaya niyet etmek. Büyükler, gençlerin özgürlük arayışını saygısızlık olarak değil; çağın yeni dili olarak okumalı. Gençler ise geçmişin tecrübesini yük değil, yol haritası olarak görmeli. Çünkü her devrim, önce diyalogla başlar. İletişim bir köprü gibidir. Bir taraf susarsa köprü yıkılır, iki taraf da bağırırsa yankıdan başka bir şey kalmaz. Oysa dinlemek — en sessiz ama en derin iletişim biçimidir. Bugün, kuşakları yeniden bir araya getirecek olan şey teknoloji değil; empatidir. Ve belki de en doğru cümle, ne gençlerin ne de büyüklerin söylediği… Ortak bir dilden doğacak cümledir.
Ekleme Tarihi: 15 Kasım 2025 -Cumartesi
Abdulhakim Demir

Köprüler Yıkılmadan: Kuşaklar Arası İletişim Kopukluğu

Zaman ilerledikçe insanlar değişiyor; ama en çok dil değişiyor. Aynı evde yaşayan üç kuşak, bugün aynı kelimeleri kullanıyor gibi görünse de farklı anlamlar yüklüyor. Dedelerin “sabır” dediğiyle torunların “sabır”dan anladığı şey artık aynı değil. Bu fark, bir iletişim boşluğuna değil; bir anlam kaymasına işaret ediyor.

Teknoloji çağının ortasında doğan gençlik, hızın ve erişimin içinde büyüyor. Bir cümlede duygusunu, bir saniyede tepkisini göstermek istiyor. Oysa önceki kuşaklar için duyguların bir zamanı, bir emeği, bir olgunluğu vardı. Bizler şimdi “anlamadan cevap veren” bir çağda yaşıyoruz. Bu da konuşmayı çoğaltıyor ama iletişimi eksiltiyor.

Kuşaklar arasındaki kopukluk, yalnızca yaş farkının değil; değerler evrimindeki kırılmanın sonucudur. Bugünün gençleri, anlamak yerine anlatmayı; dinlemek yerine görünür olmayı tercih ediyor. Oysa her kuşak, bir öncekine sessiz bir miras bırakır: sabır, saygı, aidiyet... Bu miras kayboldukça, toplumun hafızası da silikleşiyor.

Peki, çözüm ne?
Kuşaklar arasındaki çatışmayı gidermenin tek yolu, anlamaya niyet etmek. Büyükler, gençlerin özgürlük arayışını saygısızlık olarak değil; çağın yeni dili olarak okumalı. Gençler ise geçmişin tecrübesini yük değil, yol haritası olarak görmeli. Çünkü her devrim, önce diyalogla başlar.

İletişim bir köprü gibidir.
Bir taraf susarsa köprü yıkılır, iki taraf da bağırırsa yankıdan başka bir şey kalmaz.
Oysa dinlemek — en sessiz ama en derin iletişim biçimidir.

Bugün, kuşakları yeniden bir araya getirecek olan şey teknoloji değil; empatidir. Ve belki de en doğru cümle, ne gençlerin ne de büyüklerin söylediği… Ortak bir dilden doğacak cümledir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.