İyilik, menfaatle ölçüldüğünde değerini yitirmez mi?
Oysa Allah için yapılan her iyilik, kalbin en sessiz zaferi değil midir?

Zaman bazen şifa olur, bazen yara…
Mühim olan, kalpteki iyiliği zamana değil, iman kalesine teslim edebilmek değil midir?
Zaman…
Her şeye ilaç olduğu gibi, her istikamete de yön veren bir mefhum.
Kimi zaman yetişmeye çalıştığımız, kimi zaman yetirmeye uğraştığımız bir kavram.
Bir gün bir doktor edasıyla yaralarımızı sarar, başka bir gün en derin acıların habercisi olur.
Zamanı yazmak hep tedirginlik doğurur; çünkü çoğu kez şöyle deriz:
“Bakalım zaman bize ne getirecek.”
Sahi, gerçekten zaman mı bize bir şeyler getirir, yoksa biz mi zamanın içine bir şeyler koyarız?
Neyse, zaman kendi hanesini işletedursun; biz de klavyenin tuşlarına dokunup zamanın ona olan emriyle üzerindeki birikmiş tozları alalım.
Ziya Paşa’nın çok kıymetli beyitleri vardır ama bu yazıya kıymet katanı şudur;
“Âsafın mikdârını bilmez Süleymân olmayan,
Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan.”
Yani, Süleyman gibi bir vizyona sahip olmayan, Âsaf gibi bir vezirin değerini bilemez.
Bu dünyada kendisi insan olamayan da insanın kıymetini anlayamaz.
Bir insan, bir başkasının derdini bilmek istiyorsa önce kendini bilmeli, önce dert sahibi olmalıdır.
Sözümüzü zaman ile bağladık, yaşanmışlıklarımızı üzerine koyduk; ama öyle bir dönemde yaşar olduk ki, kalplerimizi tedirginliklere mahkûm ettik.
Oysa biz ne varlıkla baki olduk ne yoklukla yıkıldık.
Asıl olan, kalpte bir “şükür binası” kurmaktı; bizse fânilik içinde daimlik hayalleri kurduk.
Dünyanın “üç günlük” olduğunu söylerken dünyayla hemhâl olduk;
dünü yaşadık, bugünü tükettik, gözlerimiz hep yarınlara dikildi.

Kıymetli dostlarım,
“Bu adam bu hafta ne anlatıyor acaba?” dediğinizi duyuyorum içimden geçen her harfi buraya nakşediyorken size soruyorum sahi gerçek iyilik nedir?
Oysa gerçek iyilik, teşekkür beklemeyen, karşılık aramayan bir kalbin eseri değil midir?
Bugün çoğu zaman bir iyilik yaptığımızda bile gönlümüzden bir ‘hatırlanma’, bir ‘takdir edilme’ arzusu geçiyor. İşte tam bu noktada kalbimizdeki iyiliği tedirginliklere, beklentilere ve karşılıklara kurban etmiş olmuyor muyuz?
İbrâhim b. Edhem bir grup arkadaşıyla birlikteydi.
Gündüzleri çalışır, kazandığını arkadaşlarına harcardı.
Akşam olunca oruçlu bir şekilde toplanırlardı, ancak İbrâhim her seferinde işten geç dönerdi.
Bir gün arkadaşları kendi aralarında konuştular:
- “Bu akşam onsuz iftar edelim. Geldiğinde yiyecek bir şey bulamayınca belki bir dahaki sefere zamanında gelir.”
İbrâhim dönünce arkadaşlarını uyur hâlde buldu.
- Kendi kendine: “Zavallılar, herhalde yiyecek bir şey bulamadılar.” dedi.
Oradaki undan biraz alıp yoğurdu, fırını yaktı, çörekleri pişirmeye başladı.
Dirseklerini toprağa koymuş ateşi üflerken arkadaşları uyandılar ve sordular:
- “Ne yapıyorsun İbrâhim?”
O da şöyle dedi:
- “Kendi kendime, ‘herhalde yiyecek bir şey bulamadılar’ dedim. Çörek hazırlanana kadar da uyandırmak istemedim.”
Arkadaşları mahcup oldu ve birbirlerine şöyle dediler:
- “Bir bizim yaptığımıza bakın, bir de onun yaptığına...”
İşte aziz dostlar,
İbrâhim b. Edhem’in kalbindeki iyiliği kendi tedirginliklerine kurban eden insanlar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak.
Ama şunu unutmayalım: Her zaman sevgi, muhabbet ve iyilik kazanacak.
Bu satırları yazarken,
“Karşılıksız iyilik olmaz.” diyen anlayışa lanet ediyorum.
Niyetleri sormadan niyet okuyan anlayışlara lanet ediyorum.
Adalet terazisine yükü koymadan, sadece kendi zihin terazisiyle hüküm veren anlayışlara da lanet ediyorum.
Allah bizleri bunlardan beri kılsın.
Kalbindeki iyiliği; endişelere, kaygılara, çıkar çatışmalarına mahkûm etmeyip sadece Allah rızası için iyilik yapanlardan eylesin.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor:
“Hiçbiriniz, ‘Ben insanlarla beraberim; eğer insanlar iyilik yaparlarsa ben de iyilik yaparım, kötülük yaparlarsa ben de kötülük yaparım.’ diyen şahsiyetsiz kimselerden olmasın!
Aksine, insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmak, kötülük yaparlarsa haksızlık etmemek için nefsinizi terbiye edin.”
“İyilik, Allah katında karşılığını bulan tek yatırımdır; ama biz bazen o karşılığı insanlardan beklediğimiz için kaybediyoruz.”
Rabbim bizleri,
Nefsini terbiye edenlerden,
Gönlünü huzura erdirenlerden,
Kemaliyle menzile varanlardan,
Rahmetiyle merhametine kavuşanlardan eylesin.
Ve nihayetinde,
Bizleri daima iyilik edip, iyilik bulanlardan eylesin.