Muhammed Cihad Çiğdem
Köşe Yazarı
Muhammed Cihad Çiğdem
 

AHDE VEFA KALESİNİN BEKÇİLERİ

Biraz zaman oldu, kalemi elime alıp sizlerle bir şeyler paylaşmayalı... Aslında geçtiğimiz iki hafta boyunca defalarca yazdım, sildim. Ama kaleme aldığım satırların sizlerle paylaşılmaya değer olmadığını düşündüğüm için yayımlayamadım. Bu kez ise paylaşmaya değer bir konu vardı. Bu defa masama oturduğumda tek dileğim; her cümleyi hissederek, yaşayarak yazabilmekti. Çünkü okuyan insan için de kıymetli olan budur: İnsan, okuduğu satırlarda kendinden bir parça bulamazsa yahut okudukları ona bir fayda sağlamazsa, kelam dolu sayfalar okusun, ne fayda! Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul’da yaşayan kıymetli bir büyüğümün Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde sabah namazında buluşma teklifiyle sehere uyandım. Aslında ben de akşamdan, pazar sabahı Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde namaz kılmayı niyet etmiştim. Vesile olacak ya işte, bir şekilde gitmiş olduk. Kıymetli büyüğümüz, lütfedip birçok devlet büyüğümüzle görüşme imkânı varken, değer verdiği gençleri aramış olması beni tarifi mümkün olmayan bir mutluluğa sevk etti. Buradan yola çıkarak kaleme aldığım bu yazıda, “ahde vefa” konusunun toplumsal kıymetine ve kaybetmek üzere olduğumuz bu değere vurgu yapmak istiyorum. Zira “ahde vefa” meziyeti, artık toplumsal hafıza kayıplarımızdan biri haline geldi. Kıssadan hisse sayılacak bir menkıbe ile buyurun başlayalım. Bir gün Hz. Ömer (r.a.) halife makamında dostlarıyla otururken içeri üç genç girer. Yanlarındaki gencin, babalarını öldürdüğünü söyler ve Halife’den adalet isterler. Hz. Ömer gence döner: — Söyledikleri doğru mudur? Genç: — Evet efendim, doğrudur, der. Hz. Ömer, olayı anlatmasını ister. Genç anlatır: — Çok sevdiğim bir atım vardı. Ne yaptıysam, bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasını engelleyemedim. Bunu gören evin babası atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Üzüntüyle, biraz da hışımla ben de babalarına bir taş attım, o da öldü. Olay bundan ibarettir, der. Hz. Ömer, gencin suçu kabul ettiğini görünce idamına hükmeder. Genç söz ister: — Efendim, bir özrüm var. Ben memleketimde zengin bir adamım. Rahmetli babam bana çok miktarda altın bıraktı. Kardeşim küçük olduğu için emaneti ona teslim edemedim. Eğer hemen cezayı uygularsanız, yetim hakkı zayi olur. Bana üç gün izin verin, emaneti teslim edip döneyim. Yerime de birini bırakırım, der. Hz. Ömer hayret eder: — Bu topluluğa yabancısın, senin yerine kim kefil olur ki? Genç, kalabalığa bakar ve: — Şu zat olur, der. Gösterdiği kişi Amr bin Âs’tır. Hz. Ömer: — Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. Amr bin Âs: — Evet, ben kefilim, der. Üç gün geçer. Süre dolmak üzeredir ama genç ortalarda yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin dönmeyeceğini söyler, kefilin diyet ödemesini teklif eder. Gençler ise: — Babamızın kanı yerde kalmasın, derler. Hz. Ömer: — Bu kefil babam bile olsa fark etmez, cezayı infaz ederim, der. Amr bin Âs ise vakur bir şekilde: — Biz de sözümüzün arkasındayız, der. Tam o sırada kalabalıkta bir hareketlenme olur. Genç görünür. Hz. Ömer sorar: — Evladım, gelmeme gibi bir fırsatın varken neden geldin? Genç: — “Ahde vefasızlık etti” demeyesiniz diye geldim, der. Hz. Ömer bu defa Amr bin Âs’a döner: — Ey Amr, sen bu genci tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun? Amr bin Âs: — Bu kadar insanın içinden beni seçti. “İnsanlık öldü” demesinler diye kabul ettim, der. Bu sözlerin ardından gençler de davalarından vazgeçer. Hz. Ömer: — Ne oldu, biraz önce babanızın kanı yerde kalmasın diyordunuz? Gençler: — “Merhametsiz insan kalmadı” demesinler diye, derler. “Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye…” “İnsanlık öldü demeyesiniz diye…” “Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye…” Bu üç cümle İslam toplumunun aslında güven ve fedakarlığın en temel mihenk taşıdır, hayatlara nakşedilmesi gerekmektedir. Zamanın kervanında savrulup gittiğimiz her yol, bize bir yoldaş gerektiriyor. İnsan; kıymet verdiği, kıymet gördüğü kişilerle var oluyor. Elhamdülillah, dostlarımız, kardeşlerimiz var. Ama dünya telaşı, bazen bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Ne var ki son zamanlarda, vefa ile arayıp sorduğum insanların artık bu ilgiden sıkıldığını, hatta aramalarımı umursamadıklarını hissediyorum. Oysa bir gönlü sormanın karşılığı bir dua, bir tebessüm, belki de bir ahiret kazancıdır. Oysa biz, acının paylaşıldıkça azaldığına inanırdık… Oysa biz, sevginin paylaşıldıkça çoğaldığına inanırdık… Oysa biz, muhabbetin bekçisiydik… Kıymetli dostlar, Bu satırları yazarken bir yandan da şöyle bir dua ve niyazda bulunuyorum, Allah’ım idrakini gönüllere ilhak eyle, sen bizi sadıklardan eyle ve sadıklarla beraber eyle, bu vesile ile yazılanları okuyan tüm gönül dostlarından şunları arzu ediyoruz; Sıla-i rahimi unutmayalım. Muhabbetten kaçmayalım. Ahde vefadan bitap düşmeyelim. Yunus Emre’nin satırlarıyla yüreklerimize vefa serinliği diliyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum: Ben dost ile dost olmuşam kimseler dost olmaz bana, Münkirler bakıp gülüşür selâm dahî vermez bana. Ben dost ile dost olayım cânımı fedâ kılayım, Ölmezden evvel öleyim dünyâ bâkî kalmaz bana…  
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2025 -Pazartesi
Muhammed Cihad Çiğdem

AHDE VEFA KALESİNİN BEKÇİLERİ

Biraz zaman oldu, kalemi elime alıp sizlerle bir şeyler paylaşmayalı...
Aslında geçtiğimiz iki hafta boyunca defalarca yazdım, sildim. Ama kaleme aldığım satırların sizlerle paylaşılmaya değer olmadığını düşündüğüm için yayımlayamadım. Bu kez ise paylaşmaya değer bir konu vardı.

Bu defa masama oturduğumda tek dileğim; her cümleyi hissederek, yaşayarak yazabilmekti. Çünkü okuyan insan için de kıymetli olan budur: İnsan, okuduğu satırlarda kendinden bir parça bulamazsa yahut okudukları ona bir fayda sağlamazsa, kelam dolu sayfalar okusun, ne fayda!

Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul’da yaşayan kıymetli bir büyüğümün Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde sabah namazında buluşma teklifiyle sehere uyandım. Aslında ben de akşamdan, pazar sabahı Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde namaz kılmayı niyet etmiştim. Vesile olacak ya işte, bir şekilde gitmiş olduk.
Kıymetli büyüğümüz, lütfedip birçok devlet büyüğümüzle görüşme imkânı varken, değer verdiği gençleri aramış olması beni tarifi mümkün olmayan bir mutluluğa sevk etti.

Buradan yola çıkarak kaleme aldığım bu yazıda, “ahde vefa” konusunun toplumsal kıymetine ve kaybetmek üzere olduğumuz bu değere vurgu yapmak istiyorum. Zira “ahde vefa” meziyeti, artık toplumsal hafıza kayıplarımızdan biri haline geldi.

Kıssadan hisse sayılacak bir menkıbe ile buyurun başlayalım.

Bir gün Hz. Ömer (r.a.) halife makamında dostlarıyla otururken içeri üç genç girer. Yanlarındaki gencin, babalarını öldürdüğünü söyler ve Halife’den adalet isterler.

Hz. Ömer gence döner:
— Söyledikleri doğru mudur?
Genç:
— Evet efendim, doğrudur, der.

Hz. Ömer, olayı anlatmasını ister.
Genç anlatır:
— Çok sevdiğim bir atım vardı. Ne yaptıysam, bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasını engelleyemedim. Bunu gören evin babası atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Üzüntüyle, biraz da hışımla ben de babalarına bir taş attım, o da öldü. Olay bundan ibarettir, der.

Hz. Ömer, gencin suçu kabul ettiğini görünce idamına hükmeder.

Genç söz ister:
— Efendim, bir özrüm var. Ben memleketimde zengin bir adamım. Rahmetli babam bana çok miktarda altın bıraktı. Kardeşim küçük olduğu için emaneti ona teslim edemedim. Eğer hemen cezayı uygularsanız, yetim hakkı zayi olur. Bana üç gün izin verin, emaneti teslim edip döneyim. Yerime de birini bırakırım, der.

Hz. Ömer hayret eder:
— Bu topluluğa yabancısın, senin yerine kim kefil olur ki?

Genç, kalabalığa bakar ve:
— Şu zat olur, der.
Gösterdiği kişi Amr bin Âs’tır.

Hz. Ömer:
— Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.
Amr bin Âs:
— Evet, ben kefilim, der.

Üç gün geçer. Süre dolmak üzeredir ama genç ortalarda yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin dönmeyeceğini söyler, kefilin diyet ödemesini teklif eder. Gençler ise:
— Babamızın kanı yerde kalmasın, derler.

Hz. Ömer:
— Bu kefil babam bile olsa fark etmez, cezayı infaz ederim, der.

Amr bin Âs ise vakur bir şekilde:
— Biz de sözümüzün arkasındayız, der.

Tam o sırada kalabalıkta bir hareketlenme olur. Genç görünür.

Hz. Ömer sorar:
— Evladım, gelmeme gibi bir fırsatın varken neden geldin?
Genç:
— “Ahde vefasızlık etti” demeyesiniz diye geldim, der.

Hz. Ömer bu defa Amr bin Âs’a döner:
— Ey Amr, sen bu genci tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?
Amr bin Âs:
— Bu kadar insanın içinden beni seçti. “İnsanlık öldü” demesinler diye kabul ettim, der.

Bu sözlerin ardından gençler de davalarından vazgeçer.
Hz. Ömer:
— Ne oldu, biraz önce babanızın kanı yerde kalmasın diyordunuz?
Gençler:
— “Merhametsiz insan kalmadı” demesinler diye, derler.

“Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye…”
“İnsanlık öldü demeyesiniz diye…”
“Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye…”

Bu üç cümle İslam toplumunun aslında güven ve fedakarlığın en temel mihenk taşıdır, hayatlara nakşedilmesi gerekmektedir.

Zamanın kervanında savrulup gittiğimiz her yol, bize bir yoldaş gerektiriyor. İnsan; kıymet verdiği, kıymet gördüğü kişilerle var oluyor. Elhamdülillah, dostlarımız, kardeşlerimiz var. Ama dünya telaşı, bazen bizi birbirimizden uzaklaştırıyor.

Ne var ki son zamanlarda, vefa ile arayıp sorduğum insanların artık bu ilgiden sıkıldığını, hatta aramalarımı umursamadıklarını hissediyorum. Oysa bir gönlü sormanın karşılığı bir dua, bir tebessüm, belki de bir ahiret kazancıdır.

Oysa biz, acının paylaşıldıkça azaldığına inanırdık…
Oysa biz, sevginin paylaşıldıkça çoğaldığına inanırdık…
Oysa biz, muhabbetin bekçisiydik…

Kıymetli dostlar,

Bu satırları yazarken bir yandan da şöyle bir dua ve niyazda bulunuyorum, Allah’ım idrakini gönüllere ilhak eyle, sen bizi sadıklardan eyle ve sadıklarla beraber eyle, bu vesile ile yazılanları okuyan tüm gönül dostlarından şunları arzu ediyoruz;

Sıla-i rahimi unutmayalım.
Muhabbetten kaçmayalım.
Ahde vefadan bitap düşmeyelim.

Yunus Emre’nin satırlarıyla yüreklerimize vefa serinliği diliyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum:

Ben dost ile dost olmuşam kimseler dost olmaz bana,
Münkirler bakıp gülüşür selâm dahî vermez bana.
Ben dost ile dost olayım cânımı fedâ kılayım,
Ölmezden evvel öleyim dünyâ bâkî kalmaz bana…

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.