Dede Korkut öyküleri halk edebiyatının önemli malzemelerinden biridir. Dede Korkut hikâyeleri sahip oldukları dil ve anlatım özellikleri ile Türkçe'nin eşi bulunmaz bir şaheseridir. Milletin ağzında süzüle süzüle gelen bu dil âdeta atasözleri ve vecizeler dizisi haline gelmiştir. Bu yüzden oldukça canlı, açık, kesin ve gösterişlidir. Yine metinlerdeki benzetme ve deyimler halkın ortak kullandığı anlatımı zenginleştirip güzelleştiren anonim söz varlıklarıdır. Hikâyelerdeki cümlelerin kısalığı konuşma üslubunun bir tezahürüdür. Metinlerdeki nazım nesir karışık düzen geleneksel halk hikâyelerindeki bir özelliktir. Bu tür metinlerde nesirle anlatılan bölümler de şiire doğru yaklaşmaktadır. Böylece okunması ve dinlenmesi hem kolay hem de zevkli bir hale gelmektedir.
Söz konusu kitapta Türk yaşantısından izler yer almaktadır. Dede Korkut’ın ağzından güzel ve efsanevi öyküler Türk milletinin önemli şaheserlerinden biridir.
Kitapta kadınlar hakkında yorumlar yer almaktadır. Dört çeşit kadın tipinden bahsedilir.
Dede Korkut dilinden ozan der: Karılar dört türlüdür. Birisi solduran soptur. Birisi dolduran toptur. Birisi evin dayağıdır. Birisi ne kadar dersen bayağıdır.
Ozan, evin dayağı odur ki kırdan yabandan eve bir misafir gelse, kocası evde olmasa o onu yedirir içirir, ağırlar azizler gönderir. O Ayişe Fatıma soyundandır hanım. Onun bebekleri yetişsin. Ocağına bunun gibi kadın gelsin.
Geldik o ki solduran soptur. Sabahleyin yerinden kalkar, elini yüzünü yıkamadan dokuz bazlama ile bir külek yoğurt bekler, doyuncaya kadar tıka basa yer, elini böğrüne koyar, der: Bu evi harap olası kocaya varalıdan beri daha karnım doymadı, yüzüm gülmedi, ayağım papuç, yüzüm yaşmak görmedi der, ah nolaydı, bu öleydi, birine daha varaydım umduğumdan daha uygun olaydı der. Onun gibisinin hanım, bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin.
Geldik o ki dolduran toptur. Dürtüldükçe yerinden kalktı, elini yüzünü yıkamadan obanın o ucundan bu ucuna bu ucundan o ucuna çırpıştırdı, dedikodu yaptı, kapı dinledi, öğleye kadar gezdi, öğleden sonra evine geldi, gördü ki hırsız köpek, büyük dana evini birbirine katmış, tavuk kümesine sığır damına dönmüş, komşularına seslenir ki: Kız Zeliha, Zübeyde, Ürüveyde, Çan kız, Çan Paşa, Ayna Melek, Kutlu Melek ölmeye yitmeye gitmemiştim, yatacak yerim gene bu harap olası idi, nolaydı benim evime birazcık bakaydınız, komşu hakkı Tanrı hakkı diye söyler. Bunun gibisinin hanım bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin.
Geldik o ki ne kadar dersen bayağıdır: Uzak kırdan yabandan bir edepli misafir gelse kocaso evde olsa, ona dese ki kalk ekmek getir yiyelim, bu da yesin dese, pişmiş ekmeğin bekası olmaz, yemek gerektir; kadın der: Neyleyeyim, bu yıkılacak evde un yok elek yok, deve değirmeninden gelmedi der: ne gelirse benim kalçama gelsin diye elini arkasına vurur, yönünü öteye kalçasını kocasına sözünü kulağına koymaz. O Nuh peygamberin eşeği asıllıdır. Ondan sizi, hanım, Allah saklasın. Ocağınıza bunun gibi kadın gelmesin.
Misafire hürmette bulunmayan, yedirmeyen, içirmeyen, cimri, hürmet bilmeyen kadın övülmez.