Aslen Kütahyalı olan Evliya Çelebi 25 Mart 1611 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Evliya Çelebi babasının Saray’da nüfuzlu önemli hocalarından eğitim almıştır. Şeyhülislam Hamid Efendi Medresesinde 7 yıl okumuştur. Padişah emriyle Saray’a alındıktan sonra eğitimine devam etmiş, hat ve musiki dersleri almıştır. Arapça, Farsça, Rumca, Latince bilmektedir. Rum, Arap, Acem’de, İsveç, Leh ve Çek’te 7 iklim 18 padişahlık yeri 51 yıl boyunca gezip dolaşmıştır. 10 ciltlik Seyahatname’den başka Şakaname adlı bir eseri vardır.
Hayatı Doğumu ve Çocukluğu kısmında şöyle bir bilgi yer almaktadır: Bu hakir, kusurlu ve iki yüzlü olmayan Derviş Mehmet Zılli oğlu Evliya, ana rahminden doğup yeryüzüne ayak bastığımız bu Sultan Ahmed Han’ın saltanatı dönemidir. 1020 Muharreminin onuncu günü (25.03.1611) Aşure günü dünyaya gelmişiz. (1/70)
Öğrenimi ve Hocaları kısmında Şeyhülislam Hamid Efendi Medresesinde 7 yıl okumuş, Müderris Ahfeş Efendi’den özel ders almıştır ibaresi yer almaktadır. Musiki eğitimini Derviş Ömer Efendi’den alarak iyi bir musiki bilgisine sahip olmuştur. “Hakir Simyon’a Şahidi Lügatını okuturdum. O bize Aleksandıra yani İskender-i Zülkarneyn Tarihi’ni okuturdu. (1/50)
Saraya Girişi kısmında Kadir gecesinde Ayasofya Camii’nde padişaha takdim edilir ve Saray hayatı başlar. IV. Murat’a Evliya Efendi gelerek padişaha Evliya’nın eğitiminin eksik kaldığını söyler: Efendi ya bu bizim asitanemiz tembel evi, meyhane ve eşkıya yatağı mıdır? Bunda 3.000 kadar hizmetçiler gece gündüz ilimle uğraşırlar. Sizinle birlikte yedi ders hocaları ve yardımcıları haftada iki kere burada ders verirsiniz. Her an, önceden olduğu gibi yine sizden okusun. Ancak size hizmet etmeyecek, ara sıra bize sohbet arkadaşlığı edecektir. Bir zaman bizim de oğlumuz olsun ve babası koca Kuyumcubaşı babamızdır, daima benimle gelip buluştukta gelip oğlunu görsün.” (1/209)
Kaç Yıl Yaşadığı kısmında, Evliya Çelebi’nin ne kadar yaşadığı ve nerede öldüğü hakkında bilgi yoktur. Seyahatnamesinin çeşitli yerlerinde 7 iklim, 18 padişahlık, krallık yeri 51 yıl boyunca gezip dolaştım demektedir.
Görevleri kısmında, Evliya Çelebi çok iyi öğrenim görmüş ancak İstanbul’da resmi görev almamıştır. İçindeki seyahat aşkıyla Bursa kaçamağından sonra babasından izin alır. Ömrünün sonuna kadar devam edecek seyahat macerası başlar.
Ataları ve Ailesi kısmında Hoca Ahmed Yesevi’ye dayanmaktadır ve bir taraftan Germiyanoğulları ile bağlantısı vardır. Evliya Çelebi eserinin birkaç yerinde gerek kendi ağzından ve gerekse çeşitli bahanelerle başkasını konuşturarak atalarını, Hoca Ahmed Yesevi’ye ve oradan Hazret-i Peygamber’e kadar ulaştırır. Babası Kuyumcubaşı Derviş Mehmed Zılli Efendi, annesi Abazalı cariyedir. Kardeşleri hakkında bilgi yoktur.
Evliya’nın Dış Görünüşü, Kişiliği, Dünya Görüşü, Eleştirileri kısmında gençliği zayıf ince yapılı bir delikanlıdır. “Ben bu sırada gerçi ince yapılı, zayıf ve çocuk görünüşlü idim. Ancak yaşım yirmiye ulaşmış ergin idim.” der. Evliya Çelebi latifeye düşkündür. Yeri geldikçe şakalaşmasını sever. Evliya Çelebi hiç evlenmemiştir. Ömrü boyunca bekar kalmıştır. Evliya Çelebi yabancı hatları (yazıları) okumakta da ustadır. Yunanca ve Latince bilmekle beraber Latin ve Grek alfabesini okuyabilmektedir.
Evliya Çelebi’nin Çevresi kısmında IV. Murad’a musahip olmuştur. Seydi Ahmet Paşa, İpşir Paşa, Vardar Ali Paşa ile yakındır. Avusturya İmparatoruyla sohbet etmiştir. Evliya Çelebi’nin pek çok kölesi olmuştur.
Evliya Çelebi’nin Seyahat Etme Sebebi kısmında Evliya Çelebi’nin gördüğü bir rüya söz konusu edilmiştir. Uyku ve uyanıklık arasında Eminönü’nde bulunan Ahi Çelebi Camii’nde görür. Rüyayı gördüğü tarih 10 Muharrem 1040 yani 19 Ağustos 1630’dur. Hz. Peygamber’e Şefaat ya Resullaah yerine Seyahat ya Resulullah demiş, Efendimiz tebessüm edip “Allah’ım şefaati, seyahati ve ziyareti kolaylaştır.” deyip “Fatiha” der.
Evliya Çelebi’ye Baba Nasihati kısmında “Oğul, adem yoksul olur, Besmelesiz yemek yeme. Ser verecek sözün var ise sakın hatununa deme. Cünüp olup yemek yeme.” Aynı kısımda “Elbisenin söküğünü üstünde dikme. İyi adını kötüye takma ve kötüye yoldaş olma, zararını çekersin.”
İkinci Bölüm: Evliya Çelebi ve Seyahatname’si kısmında Seyahatname’lerin yazma nüshaları yer almaktadır. Bunlardan biri Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdat Köşkü yazmalarıdır.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdat Köşkünde bulunan 1-8. ciltleri müellif hattı yani yazarın el yazısı ile kaleme alınmıştır. Seyahatname, ünlü tarihçi Joseph v. Hammer tarafından ilim dünyasına tanıtılıncaya kadar kütüphanelerde saklı kalmıştır.
Seyahatname’nin Yazılış Üslubu kısmında 51 yıl süren seyahati sonunda eserini yazmıştır.
Eserin Dil Özellikleri kısmında eserin dili sade Türkçedir. Düzgün ve düzenli bir cümle yapısı vardır. “Ve dahi” diye başlayan cümleler paragraf başıdır. Dille çelik çomakla oynar gibi oynamıştır. Zamanın kalıplarına fazla bağlı kalmadan konuşulan dili bize aktardığı gibi pek çok kelimeyi ilk defa kullanmıştır. Kelime oyunu çok yapmıştır. “Kus’da kusa kusa” Kusmak fiili ile yer ismini Kus’u bir araya getirerek ses oyunu yapmıştır. “Akkoyunlu Karakoyunlu, biz ikisine de koyun demişiz.” Hem isim olarak koyun kelimesi hem de koymak fiili bir arada kullanılmıştır. Türkçenin yerel olarak kullanılan örneklerine de rastlamaktayız. Bölge lehçelerini de yansıtması açısından önemlidir. Bu dil örneklerinde hem Türkçe dışındaki dilleri tanıtmış hem de Türkçenin değişik bölgelerde kullanılan ağızlarına örnekler vermiştir.
Eserin Anlatımı kısmında mübalağalı kullanımlar vardır. Erzurum’da damdan dama atlarken donup bahar geldiğinde donu çözülen ve öbür tarafa atlayan kedinin hikayesi. Eğer halk fıkrasında olduğu gibi “namaza yaklaşmayınız.” İbaresinde kalıp ben hafız değilim diye “sarhoş olduğunuz zaman” ibaresi okunmazsa doğal olarak yanlış bir anlam çıkacaktır. Havada donan kedi hikayesi Erzurum’un soğuğunun ne kadar sert olduğunu anlatmaktadır.
Atasözleri ve Deyimler kısmında “Atalar sözü tutmayan hatalar demiş, el mi yamam beğ mi yaman demişler” geçer. “Kul tedbir alır, Allah takdir eder.” geçer. “Eyere vereceğini haşaya ver, beye vereceğini paşaya ver.” yer alır. Benzetmeler kısmında bir bahçeyi, bir ovayı, bir ağacı veya yapıyı anlatırken benzetmeye başvurur.
Seyahatname’nin Ciltlere Göre İçeriği kısmında
- Cilt: İlk rüyayı gördüğü zaman 19 yaşındadır. Rüyadan sonra İstanbul’u gezip dolaşmaya başlar. 1636-1638 yıllarında IV. Murat’a musahiplik yapmıştır.
- Cilt: İlk seyahati Bursa’yadır. Trabzon’a Ketenci Ömer Paşa ile gider. 1645 yılında Deli Hüseyin Paşa ile Girit’e gidip Hanya fethine katılır.
- Cilt: 1648 yılında Şam, İznik, Eskişehir’de Seyyit Battal Gazi hikayesi ve Akşehir’de Nasreddin Hoca ziyareti ve Konya gezisi. Balkanlar’da Sofya ve Edirne’ye gider.
- Cilt: Malatya, Diyarbakır, Van, Bağdat, Kerbela, Musul, Nusaybin.
- Cilt: Bitlis, Siirt, Tokat, Biga, Trakya, Kafkasya, Romanya, Macaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Yunanistan, Girit.
- Cilt: Neredeyse tamamı Macaristan’a aittir.
- Cilt: Kırım, Kafkasya, Ukrayna, Rusya ve Avrupa. Kırım ve Eflak Boğdan’da savaşlara katılır.
- Cilt: Edirne’de Sultan IV. Mehmet ile buluşur. Arnavutluk, Tekirdağ. Edirne’den sonra Gümülcine üzerinden Batı Trakya’ya geçip Atina’ya kadar uzanır.
- Cilt: Hac’dan dönüşte Mısır’a gitmiştir. Şam, Kudüs, Sayda yolunu takip ederek Medine, Mekke hac farizasını yerine getirdikten sonra Mısır’a döner.
- Cilt: Mısır adasına aittir.
Gezip Dolaştığı Yerler kısmında Rum, Arap, Acem’de, İsveç, Leh, Polonya ve Çek’te 51 yıl boyunca 7 iklim ve 18 padişahlık yeri gezip dolaşmıştır.
Evliya Çelebi Gözüyle Şehirlerin Anlatım Biçimi kısmında Bursa örnekleri verirken başlıkların tamamı doldurulmuştur.
Seyahatname’nin Ana Konuları arasında şunlar yer almaktadır:
- Kale ve Şehir Tarihleri
- Şehir İsimleri
- Mimari Yapıları
- Yiyecek, İçecek, Meyve ve Bağlar
- Halkının Görünüşleri
- Kişi İsimleri
- Tabip ve Cerrahlar
- Mesire Yerleri
Üçüncü Bölüm: Seyahatname’den Seçmeler kısmında örnek olarak Sabanca Gölü anlatılır. Bütün halkı bu gölün suyundan içtiklerinden yüzlerinin renkleri kızılımsıdır. Bu göl içinde yetmiş seksen parça kayıklar ve çırnıklar vardır. Köyden köye insanları kereste ve diğer eşyaları götürürler ve 70-80 çeşit balıklarını avlayıp kar ederler. Balıklarından alabalığı, sazanı, turna balığı ve livne balığının yemeği misk ve anberle pişmiş gibi lezzeti olur, gayet ferahlatıcı ve güçlendiricidir.
Genel Konular kısmında Top Cinsleri, Mühimmat, Meram Mesireyeri, Edirne Hasbahçesi yer alır. Bunlar arasında Edirne Hasbahçesi kısmında şöyle der: “İrem Bahçeleri içinde bütün yapılardan yüksek Han köşküdür, Göklere doğru bay çekmiş her tarafı gören bir köşktür ki anlatılmasında dil kısa kalır. Tamam yedi kattır. Her katı pek çok odalar, şahnişinlerler, fıskiye ve havuzlar ile bezenmiş bir İrem köşküdür.”
Dil olarak Maraş Türkmen Dili ve Macar Dili anlatılır.
İlginç Hikayeler ve Değişik Konular kısmında:
- Ağaç: Alman vilayetinde Lemyezel Allah’ın hikmeti ibretlik bir geniş düzlükte büyük bir ağaç var.
- Beyin Ameliyatı: Şifa yurdu yani hastanenin anlatılması: Usta ve yetişkin cerrahları anlatır.
- Dağda Ziyafet: At ile dört tarafı dolaşmıştır. Koyun kebabı vardır.
- Hacı Soygunu: 1626 tarihinde Urban şeytani bir hile ile bir darılı helva yapıp birkaç bakire kızla kaleye gönderirler. “Ölü helvasıdır.” diye ağlayıp giderler. Neferler de “Can helvasıdır, sevaptır.” diye yiyince hepsi sarhoş olup uyurlar.
- Dilho: Dülho adında bir Kürt görmüştür. Adamın boyu üç buçuk arşın idi.
- Batık Medeniyet: Büyük İskender zamanında Askalan şehrinden ta Kıbrıs vilayetine doğru yol uzanmaktadır. İskender Karadeniz’i kesip Akdeniz’e karıştığı sırada Askalan şehri ve Gazze şehrinden Kıbrıs’a suya batmıştı.
- Hezarfen Ahmet Çelebi: Ahmet Çelebi lodos rüzgarıyla uçup Üsküdar’da Doğancılar meydanına düşmüştür.
- Dağıstan’da Mezarlar: Bazı mezar taşlarında güzel yazı ile yazılmışlardır.
- Lagari Hasan Çelebi: Padişahın Sarayburnu’nda Kaya Sultan’ın akika şenliğinde “Padişahım İsa Peygamber padişahıma selam eyledi.” diye şakalar etti.
- İzmit Kanalı: İskender Sapanca Gölü’nü İzmit Körfezi’ne karıştırdı. Sakarya Nehri’yle Karadeniz ve İzmit Körfezi arasında Kocaeli şehri ve İzmit bir ada gibi kaldı.
- Gülünç Bir Hikaye: Bir üçkağıtçı herif fazla kazanırım diye açık artırmada satılan sanat eseri bir Şehname’yi 1600 kuruşa satın alarak kaydettirdikten sonra çadırına gitmiştir. Resmi ağzındaki balgamla pisletmiştir.
- Kolon: 889 tarihidir. Bir rahibe Padre derlerdi ve bıtrığa Kolon derlerdi. Kolon Portakal idi, Padre İspannyol idi. Allah’ın hikmeti “filan günde kale fetholur.” diye vakit tayin ettikleri saat kale fetholdu.
- Günahsız Mazlumun Acayip ve Garip Hikayesi: Cellatlar bir adamı yaraladılar. Adam sağa sola kaçıp padişaha arz etti. Padişah adamı arama yapılmasını ister. Adamlar arayınca bir şey bulamadılar.
- Mısır’da Kar Yağması: 1083 tarihinde 7 gün 7 gece karlı yağmur yağıp insan insana kalıp namazgaha istiska duasına gidemediler. Araplar “Nedir bu? Gökten pamuk yağar.” Derlerdi.
- Kara Haydaroğlu’nun İdamı: “Parmakkapı’da asın.” diye ferman edip Haydaroğlu’nu beygir üzerinde Parmakkapı’ya götürdüler. Haydaroğlu ruhunu teslim etti.
- Bahçesaray Şehrinin Eserleri: Selatin Camileri olarak Sahib Giray Han Camii, Kuba Camii anlatılır.
- Belgrad Kalesi: Yıldız rüzgarı ve batı tarafı Sava Nehri ve Tuna Nehridir. 20.000 adım büyüklüğündedir.
- Şamlı Molla Yahya’nın Gülünç Hikayesi: Şeyhi Efendi Güftesi yazılmıştır.
Dinle ey padişahım nafi olan sözlerimi
Habl-ı Kur’an ile sabit-kadem ol bi’l ikram
Kutbı ervahı mukaddes sana mayil olalar
Bulalar cümle ta’alluk edeler hubbı kiram
- Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile Girit Seyahatine Çıkmazdan Önce Edirne’de Karşılaşma: Kaymakam paşanın kethüdası Kara İbrahim Kethüda’ya varıp hakiri Kaymakam Mustafa Paşa’ya götürdü. El öpüp “Hay Evliyam safa geldin. Ya seni elçi paşa ile Nemse kralına gitti diye duyduk.” dedi.
- Tavşı Giysilerinin Şekli ve Moyinçak Şah Töreni:Taysı Şah kışta sığın derisinden Özbek gibi peşli deriden kaftanı vardı. Kuşağı at derisi kayışından idi. Kalpağı kırmızı tilki kürkünden olup üzeri bir beyaz deriydi. Oğlu Mayınçak da öyle elbise giymişti. Ama tacı üzerinde püsküller ve elmas taş yok idi.
- Kalmık Kadınlarının Giysileri: Kestikleri hayvanın derilerini giyip gezerlermiş.
- Kalmık Kavminin Görünüşü: Sanki gözleri mıh gibi yoktur zannederler. Anadan doğdukları zaman bazısının gözleri köpek yavrusu gibi bir haftada açılır. Bazısının gözleri açılmayıp ustura ile gözlerini yarıp açarlar ve biraz tuz sürerler.
- Kalmıkların Garip İşlerini Seyir: Hepsi birbirlerini yerler. Birbirlerinin leşini ölünce yerler.
- Süleyman Han Otağı İrem Bağı: Bağın içinde tüm sokakları renk renk çeşit çeşit başka tarzda yapılmıştır. Bukalemun nakşı kuşgözü gibi değerli taşlarla döşenmiş, sanki Hint füsuskarisi gibi ibretlik mermer kaldırım döşelidir.
- Tebriz Hanı Hoş Bir Tartışma: Han ile can sohbet ederken han hakire şarap teklif eder. Hakir, haramlara girmişliğim yoktur, der. Han “Vallah yahşi mümin ve mutaassıpsın.” der.
- Kan Cercis: Kan Cercis ile ilk defa karşılaşan Evliya anlatır. Tercümanı çağırıp “Bu çiğ adamlar nedir?” der. “Mısır vezirinden kardeşiniz Func sultanına giderler.” dedi. Orada Mısır’a ve Gazze’ye dek seyahat etmiş Berberi adamı var idi, hemen o söze başlayıp Allah ömrünü artırsın ey Kan Cercis. Ben Mısır kavmini böyle pişmemiş çiğ gördüm.” der.
- Bayezid Han Hayratı Şifa Yurdu: Adı geçen Meram Bağı’nın ta ortasına göklere baş çekmiş kargir yüksek kubbedir ki sanki aydınlık hamam camekanı gibi en tepesi açıktır. Bayezid Han “hastalara şifa, dertlilere deva, divanelerin ruhuna gıda olması ve sevdayı def etmesi için on adet hanende ve sazendelerden Gulam Şadi gibi üç hanende, bir neyzen gibi on adet hanende ve sazende üstadları hastalara ve deli biraderlere fazıl çalarlar.
- İstanbul’un İçinde ve Dışında Olan Acayip ve Garip Tılsımlar: On yedi adet tılsım bulunmaktadır. Konstantin ve Pozantin halkının gök ve yer afetlerinden korumaları için her yetkin usta İstanbul’un 27 dağ üzerine 27 tılsım kurdular.
- Yedi İklim: Yedi adet iklim vardır:
- İklim: Mısır adasındadır.
- İklim: Mısır adasına uğrar Nil kıyılarıdır.
- İklim: Nil nehri doğup adanın kuzeyinde Akdeniz’e Dimyat ve Reşid sahilinde karışır.
- İklim: 25 dağ ve 22 nehirdir.
- İklim: 30 dağ ve 15 büyük nehir vardır. İnsanları hep beyazdır.
- İklim: Tuna Nehri kaynağı 110 konak yeridir. Alman’dan Karadeniz’e derya olup karışır.
- İklim: Edil Nehri, Cayık Nehri, Tuna Nehri. Nil Nehri Temmuzda derya olur ama başka zamanda Bağdat’a yakın Diyale Nehri kadardır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Seyit Ali Kahraman’ın kaleme almış olduğu söz konusu kitap, bizlere Evliya Çelebi konusunda yardımcı olacaktır.