Modern zamanlarda şiir kendisini aşkı konu etmekten vazgeçmez. Şiir aşk ile yazılır, aşk ile anlam kazanır. Şiirin lyric yapısı insanın temele alan bir boyut içerir. İnsanın var olan özelliklerini içeriğinde barındırır. Temelinde insan vardır. Aşk da insanın özelliklerinden biridir. Aşkı konu almayan bir şiir düşünülemez. İnsan var oldukça aşk söz konusu olacaktır. Edebiyat içeriğinde aşkı barındıran bir özelliğe sahiptir. Aşksız şiir yoktur. Çünkü aşk, his, duygu oldukça sanat var olacaktır.
İbrahim Tenekeci’yi ilk defa lisede okudum. Şiir yapısı, insanın temel özelliklerini barındırması dikkatimi çekti. Edebiyata şiirle başladığım için 17 yaşında edebiyatçı dünyamı etkiledi. Şiir özellikleri temelde bir imge üzerine düşünülmüş poetik bir direnç kazandırdı. İbrahim Tenekeci şair olarak duygu dünyasını şiire yansıtan kaliteli şairlerden biridir diye düşünüyorum. Onun şiirlerinden biri olan Mırıldanmalar şiirinden bahsetmek istiyorum.
İlk mısra olan beraber yürümek bir sevgili ile mektuplaşma gibidir. İçinden sevgi duymakta beraber vakit geçirmeyi hayal etmektedir. Gemi imgesi denizin taşıyamaması insanın felaket anını umursamadan yürümeyi göze almaktadır. Varsın tekrar edilerek ahenk sağlanmak istenmiştir. Bize gönderilen bahar yarı yolda uyuyakalmıştır. Şairin hiçbir şey umurunda değildir. Sadece sevgili ile yürümeyi hayal etmekte bunu dürüstçe söyleyememektedir.
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar
Hilmi Yavuz’un “Hüzün ki en çok yakışandır bize diyen” sözü aynı şeyi anlatmaktadır. Gölge ve hüzün kelimeleri bir imge olarak karşımıza çıkmaktadır. Hüzün şairin peşini bırakmamaktadır. Adeta bir gölge gibi takip etmektedir. Hüzün aynı zamanda canevimize ayaklarını uzatmıştır. Tütün anne olarak ifade edilmektedir. Tütün anne kucağı gibidir. Bir sığınak olarak görülmektedir. Hayat ise yumruk vuran hatta daha sert vurulsa da umursanmamaktadır.
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını
Şair yine içinden ilmeği kaçmış bir hayat ifadesiyle fırsatın elinden kaçtığını ifade etmektedir. Alnından öpmek için izini süren kim diye sormaktadır. İstifham söz konusudur. Kalesi düşen bir şehrin hiçbir özelliği yoktur. Böyle bir şehrin cazibesi olmaz. Sadece serüven yakıştırılmıştır.
içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi
nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren
kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi
nedir yalnız bize yakışan bu serüven
Yakıştırılan serüven olarak onlardan birinin hançeri sırtına vurması ifade edilmektedir. Sevgiliye huzur demektedir. Huzur şairi terk etmiştir. Şaşkınlık avuç olarak ifade edilmiştir. Billur bir kış gibi kalakalmıştır. Huzur da şairi bırakmıştır.
bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında
billur bir kuş gibi
Şair yine içinden yalnızlığı gömülü bir ırmak ile eşleştirilmiştir. Irmak gömülmüş ve yalnızdır. Son mısrasında beraber yürümek söz konusu edilmektedir.
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu…
İbrahim Tenekeci’nin söz konusu şiirselliğiyle dikkat çekmektedir. İmgelerin kullanımı şiiri beslemektedir. İyi okumalar dilerim.