Tarih, bazen bir milletin omzuna yüklediği ağır imtihanlarla, onu ya sönüp gidecek bir kıvılcım ya da yüzyıllara sirayet eden bir ateş kılar. Yahudi lobilerinin hikâyesi de tam bu minval üzeredir: Orta Çağ’ın loş gettolarında, taş duvarlar ardında başlayan bir mücadele; asırlar süren sabır, maharet ve keskin bir ferasetle bugün dahi dünya siyasetinin ve iktisadının nabzını tutan kudretli bir örgütlenmeye dönüşmüştür. Haydi gelin, bu görünmez ağın tohumlarının nasıl atıldığını, köklerinin nereye kadar uzandığını ve hangi dehlizlerde serpildiğini beraber temaşa edelim.
İlk Cemaatlerden Büyük Lobilerin Doğuşu
Tarihin ilk sayfalarında Yahudi toplulukları, “lanetli kavim” yaftasıyla sürgün, dışlanma ve horlanmayı yaşadı. Bu acı miras, onları kabuğuna çekilmiş bir cemaat olmaktan çok, örgütlenmeye ve dayanışmaya mecbur kıldı.
1656’da Londra’da kurulan İspanyol-Portekiz Sinagogu’nun, Yahudilerin vatandaşlık hakkı için yürüttüğü mücadele; 1858’de nihayet karşılığını buldu. 1791’de Fransa, Yahudi lobilerinin de etkisiyle Yahudi vatandaşlara eşit haklar tanıdı. Böylece Fransa’daki Yahudi topluluğu da güçlenmeye başladı. 13. yüzyılda Prag Yahudi topluluğu, 16. yüzyılda Amsterdam Yahudi Topluluğu gibi örnekler de gösteriyor ki; Yahudiler Avrupa’nın birçok köşesinde hem varlık mücadelesi verdi hem de kendi lobilerini kurdular.
Bu ilk cemiyetler, başlangıçta mütevazıydı; ama hedefleri derindi: Yaşadıkları coğrafyada haklarını korumak ve Yahudi kimliğini diri tutmak. Gettoların taş duvarları arasında büyüyen bu cemiyetler; yüzyıllar sonra dünyayı yönlendirecek lobilerin habercisi oldular.
Faizin Serbest, Gözlerin Üzerinde Olduğu Yüzyıllar
Hristiyan dünyasında “faiz yasağı” varken, Yahudiler bu yasağın dışında kaldı. Bu durum, onları paranın akışına hâkim kıldı. Amsterdam’da yükselen Hollanda Bankası’nda, Frankfurt’un banker ailelerinde, Londra’nın mali çevrelerinde boy gösteren Yahudi bankerler; azınlık kalabalığından çok, kudretli bir zümre olarak tarihe geçti.
Napolyon Bonaparte’ın Fransa’daki yükselişi de bu bankerlerin desteğiyle mümkün olmuştu. Napolyon’un “Para sizin, siyaset benim” sözü; aslında finans gücüyle siyasi kudretin nasıl el ele yürüdüğünü gösteriyordu. Avrupa'nın taş sokaklarında hor görülen Yahudilerden bir avuç banker, serveti yöneterek kralları ve generalleri bile etkiler hâle geldiler.
19. yüzyılın sonuna gelindiğinde, Almanya’da Yahudilerin bankacılık sektöründeki payı %30’lara ulaşmıştı. Bu yükseliş, bir yandan Yahudi karşıtlığını körükledi; diğer yandan lobilerin örgütlü gücünü daha da artırdı.
Siyonizm: Hor Görülmüşlükten Milliyetçiliğe
Asırlık zulüm ve sürgünler, “Neden kendi toprağımız yok?” sorusunu doğurdu. 19. yüzyılda Siyonizm, Avrupa başkentlerindeki kongrelerde, zengin Yahudi bankerlerin ve cemaatlerin desteğiyle filizlendi. Kamu diplomasisi, bağış kampanyaları ve siyasi kulis faaliyetleriyle Filistin’de bir Yahudi devleti kurma fikri, nihayet 1948’de gerçeğe dönüştü.
Siyonizm’in yükselişi, Yahudi lobilerini artık sadece savunmada değil; aktif bir siyasi güç olarak da sahneye taşıdı. Bir zamanlar gettoların karanlığında saklanan bu lobiler; küresel siyasetin ve diplomasinin açık salonlarına adım attılar.
Osmanlı’dan Günümüze, Gölge Teşkilatlar ve İç Teşkilatlar
Osmanlı topraklarında da Yahudi cemaatleri boş durmadı. İstanbul ve Selanik’te Mason localarında aktif olan Yahudiler; cemaat haklarını korumak ve etkilerini artırmak için faaliyet yürüttüler. Sultan Abdülhamid devrinde bastırılan bu localar, II. Meşrutiyet’in ardından yeniden açıldı.
1553’te kurulan Aşkenaz cemaati ve aynı yüzyılda kurulan Sefarad cemaati; Osmanlı’daki Yahudi topluluklarının hem dini hem de ticari hayatında önemli rol oynadı. Yine de Osmanlı’daki Yahudi lobileri; Avrupa’daki muadillerine kıyasla daha içe dönük ve mütevazı bir etkiyle yetindiler.
Modern Dünyada Yahudi Lobileri
Bugün, Yahudi lobileri denildiğinde akla ilk gelen ABD’deki devasa yapılar. AIPAC, Amerikan başkan adaylarının dahi kapısında beklediği, İran’a yaptırımlardan Filistin politikalarına dek etkili bir güç. B'nai B'rith, 1,5 milyon üyesiyle, Yahudi mirasını koruma ve antisemitizmle mücadele adı altında dünyaya nüfuz ediyor. ADL (Anti-Defamation League), sosyal medyayı, haber dilini ve kültürel algıyı şekillendirecek kadar güçlü. Elon Musk’ın İsrail eleştirileri sonrası geri adım atmasının ardında dahi bu yapıların tesiri olduğu söylenir.
Dünya Yahudi Kongresi (WJC), 100’den fazla ülkedeki ağıyla hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat siyasetçilere ulaşır. Başkanlar Konferansı ise 50’den fazla farklı Yahudi örgütünü bir çatı altında birleştirerek, ABD’deki en büyük İsrail yanlısı mitingleri düzenleyecek kadar güçlü bir mekanizmadır.
Velhasıl bir zamanlar taş duvarlı gettolarda varlık mücadelesi veren bir topluluk; yüzyılların sabrı, dayanışması ve ferasetiyle bugünün küresel lobilerine dönüştü. Bu lobiler yekpare değil; kimi sağcı, kimi solcu; kimi daha açık, kimi daha kapalıdır. Ama dışarıdan bakıldığında, tek bir büyük kudret gibi görünür.
Yahudi lobilerinin hikâyesi; mazlumluktan milliyetçiliğe, içe kapanıklıktan dünya sahnesine uzanan bir serüvendir. Servetin, siyasetin ve medyanın kesiştiği yerde doğan bu kudret; sabırla örülmüş bir örgütlenmenin, hiç sönmeyen bir ülkünün ve tarih boyunca edinilmiş iktisadi zekânın neticesidir.
Selam ve Dua ile…