Ebru Demirci
Köşe Yazarı
Ebru Demirci
 

Yaşama Yolculuk- 7 ''Algılar Gerçekliğimizi Nasıl Oluşturur?''

Varsayımlarınız gerçekliğinizi yaratır. Hayatınız; kişiliğinize, ilişkilerinize ve dünyaya dair oluşturduğunuz yargılarla şekillenir. Yaşantılar, hisler ve tepkiler zihnin yönlendirdiği bir çerçevede oluşur. Her biri zihnin kölesidir diyebiliriz. Neye dikkat ederseniz onu daha çok alırsınız. Varsayımlarımızı kullandığımızı fark etmediğimiz bir gözlük olarak düşünürsek, dünyaya o gözlüğün içinden bakar ve o renkle görürüz. Bu varsayımlar o kadar güçlüdür ki algılarınıza, davranışlarınıza ve duygularınıza sızar. Beyin, varsayımına uyan şeyleri büyütür, uymayanları siler. “Kolay vazgeçilebilen birisiyim.” varsayımın varsa → küçük mesafe davranışlarını bile “beni bırakıyor” diye algılarsın. İyi olan sinyalleri ise minimize eder ya da onları yok edersin. Algıların -dolaylı olarak varsayımların- davranışlarına sızar. Eylemlerine, ses tonuna, mimiklerine… Davranışın değişince → sonuç değişir → varsayımın yeniden doğrulanır. Buna psikolojide ‘Kendini Gerçekleştiren Kehanet’ denir. İnsan, doğru olduğuna inandığı şeyi, farkında olmadan kendi eylemleriyle gerçeğe dönüştürür. Varsayımlar yalnızca düşünce ve davranışta kalmaz; fark etmediğin bir şekilde duygularının temel tonunu belirler. Beynin sürekli arka planda çalışan “varsayım filtresi” duygusal deneyimini şekillendirir: Kaygı, beklenti, tedirginlik, aşırı hassasiyet, güvensizlik, ya da tam tersi güven ve rahatlık… Hepsi varsayımın ürettiği duygusal iklimin sonucudur. Ve kişi, gerçekliğin kendisini sınırladığını zannederken, aslında kendi varsayımının sınırlarında yaşamaktadır. Varsayımlar çoğu zaman bilinçli değildir; çocukluk deneyimlerinden, ilişkisel yaralardan, reddedilme anılarından, aile içi dinamiklerden ve geçmişteki küçük ama etkili kırılmalardan süzülerek oluşur. Bu yüzden kişi, bugünkü tepkisinin aslında dünkü bir acıya bağlı olduğunu çoğu zaman fark etmez. Zihin, geçmişte öğrendiği bir gerçeği bugün de geçerliymiş gibi kullanır. Bir zamanlar seni koruyan bir inanç, yıllar sonra seni kısıtlayan bir kalıba dönüşebilir. Çocukken “beni kolay bırakırlar”ı öğrenmişsen, yetişkin olduğunda en küçük mesafe bile aynı korkunun yankısını taşır. Zihin eski yaraları bugünün sahnesine taşır; bugünün insanını dünün hikâyesiyle okur. Bu yüzden varsayımlar yalnızca bir düşünce biçimi değildir; bir geçmişin bugüne yansıma biçimidir. Ve insan, buna farkındalık getirmedikçe kendi hikâyesinin tekrarı içinde yaşar. Aynı algılar, aynı duygular, aynı davranış kalıpları… Farklı insanlarla, farklı zamanlarda, benzer sonuçlar. Varsayımlar öğrenilmişse, yeniden de öğrenilebilir. Algı değişirse duygu değişir; duygu değişirse davranış değişir; davranış değişirse sonuç değişir. Sonuç değiştiğinde, zihin yeni bir gerçeği kabul etmeye başlar. Yani kehanet kendini gerçekleştirebildiği gibi, farkındalık da kendini dönüştürebilir.
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2025 -Çarşamba
Ebru Demirci

Yaşama Yolculuk- 7 ''Algılar Gerçekliğimizi Nasıl Oluşturur?''

Varsayımlarınız gerçekliğinizi yaratır. Hayatınız; kişiliğinize, ilişkilerinize ve dünyaya dair oluşturduğunuz yargılarla şekillenir. Yaşantılar, hisler ve tepkiler zihnin yönlendirdiği bir çerçevede oluşur. Her biri zihnin kölesidir diyebiliriz. Neye dikkat ederseniz onu daha çok alırsınız. Varsayımlarımızı kullandığımızı fark etmediğimiz bir gözlük olarak düşünürsek, dünyaya o gözlüğün içinden bakar ve o renkle görürüz.

Bu varsayımlar o kadar güçlüdür ki algılarınıza, davranışlarınıza ve duygularınıza sızar. Beyin, varsayımına uyan şeyleri büyütür, uymayanları siler. “Kolay vazgeçilebilen birisiyim.” varsayımın varsa → küçük mesafe davranışlarını bile “beni bırakıyor” diye algılarsın. İyi olan sinyalleri ise minimize eder ya da onları yok edersin.

Algıların -dolaylı olarak varsayımların- davranışlarına sızar. Eylemlerine, ses tonuna, mimiklerine… Davranışın değişince → sonuç değişir → varsayımın yeniden doğrulanır. Buna psikolojide ‘Kendini Gerçekleştiren Kehanet’ denir. İnsan, doğru olduğuna inandığı şeyi, farkında olmadan kendi eylemleriyle gerçeğe dönüştürür.

Varsayımlar yalnızca düşünce ve davranışta kalmaz; fark etmediğin bir şekilde duygularının temel tonunu belirler. Beynin sürekli arka planda çalışan “varsayım filtresi” duygusal deneyimini şekillendirir: Kaygı, beklenti, tedirginlik, aşırı hassasiyet, güvensizlik, ya da tam tersi güven ve rahatlık… Hepsi varsayımın ürettiği duygusal iklimin sonucudur.

Ve kişi, gerçekliğin kendisini sınırladığını zannederken, aslında kendi varsayımının sınırlarında yaşamaktadır.

Varsayımlar çoğu zaman bilinçli değildir; çocukluk deneyimlerinden, ilişkisel yaralardan, reddedilme anılarından, aile içi dinamiklerden ve geçmişteki küçük ama etkili kırılmalardan süzülerek oluşur. Bu yüzden kişi, bugünkü tepkisinin aslında dünkü bir acıya bağlı olduğunu çoğu zaman fark etmez.

Zihin, geçmişte öğrendiği bir gerçeği bugün de geçerliymiş gibi kullanır. Bir zamanlar seni koruyan bir inanç, yıllar sonra seni kısıtlayan bir kalıba dönüşebilir.

Çocukken “beni kolay bırakırlar”ı öğrenmişsen, yetişkin olduğunda en küçük mesafe bile aynı korkunun yankısını taşır. Zihin eski yaraları bugünün sahnesine taşır; bugünün insanını dünün hikâyesiyle okur. Bu yüzden varsayımlar yalnızca bir düşünce biçimi değildir; bir geçmişin bugüne yansıma biçimidir.

Ve insan, buna farkındalık getirmedikçe kendi hikâyesinin tekrarı içinde yaşar. Aynı algılar, aynı duygular, aynı davranış kalıpları… Farklı insanlarla, farklı zamanlarda, benzer sonuçlar.

Varsayımlar öğrenilmişse, yeniden de öğrenilebilir. Algı değişirse duygu değişir; duygu değişirse davranış değişir; davranış değişirse sonuç değişir. Sonuç değiştiğinde, zihin yeni bir gerçeği kabul etmeye başlar. Yani kehanet kendini gerçekleştirebildiği gibi, farkındalık da kendini dönüştürebilir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.