Ebru Demirci
Köşe Yazarı
Ebru Demirci
 

Yaşama Yolculuk ''Yaşam ve Varlık'' - 1

İlk nefesini çektiğin andan, son nefesini verdiğin o ana dek, yaşamın sana anlatmaya çalıştıklarına ne kadar açık olduğumuz, hayattan beslendiğimiz ölçüyü veriyor. Kendi eylemlerimiz, başımıza gelenler, teslim olduklarımız, savunmaya geçtiklerimiz, savunmasız kaldıklarımız, galip olduklarımız ve mağlup olduklarımız… Bunların tümü, aslında hayatın bize kendi aynasından gösterdikleridir. Her olay, her karşılaşma, hatta her sessizlik bile bize bir şeyler fısıldar. Fakat biz çoğu zaman yaşamı anlamaya değil, yönetmeye çalışırız. Yaşamdan büyük beklentiler içerisinde yaşar, yaşamın bizim için olduğu yanılgısına düşeriz. Oysaki yaşam bizim için değildir, biz yaşamın içerisindeyizdir. Volkanlar patlar, tsunamiler, depremler olur. Yaşam varlığını hala olduğu şekilde sürdürür. Zamansızca, mekânsızca, tüm bağımsızlığıyla… Biz ise, bu devinimin içerisinde küçük bir an kadar var oluruz. Yaşamı yönetme çabamızı bırakıp, onun bize fısıldadıklarını duymayı seçtiğimizde, ondan beslenir ve gerçekten yaşamaya başlarız. Çünkü yaşam, bize rağmen değil; biz onunla birlikteyken anlam kazanır. İnsanı yaşamın kendisine benzettiğimiz bir metaforda, başımıza gelen her şey; mutluluklarımız, hüzünlerimiz, kavuşmalarımız, terk edilişlerimiz ve daha nicesi… Bizi var eden, bireyleştiren yani bize anlam katan durumlardır. Tüm bunların yaşanıyor olması bizim varlığımızı silmez, eksiltmez aksine bizi daha da var ederler. Bizler değişmeyen, duran, bekleyen değiliz, yalnızca var oluruz. Varlığımız hep sabittir. Tıpkı yaşam gibi… Başımıza gelen kötü senaryolarda varlığımızı tehdit altında hisseder, o yaşantıyla yahut problemle kendimizi özdeşleştiririz. ‘Problem bize ait ve o problemle bütünüz’ algısına yenik düşeriz. Oysaki başımıza gelenler dışsaldır, problemler yalnızca problemlerdir. Problemle var olmayız. O problem bizi tanımlamaz, var oluşumuzu zedelemez. Volkanların patlıyor olması nasıl ki yaşamı böyle tanımlamamıza sebep olmuyor, yaşadığımız hiçbir kötü senaryo da bizim var oluş tanımımızı kendi çerçevesinde oluşturmaz. Problemlerle birlikte büyür, farkına varır ve yolumuza devam ederiz. Onlardan bağımsızızdır. Her karşılaştığımız problem, var oluşumuzu yeniden yazar. Daha büyük harflerle, daha yaşantı dolu. Problemler değildir bizi yansıtan; onlara verdiğimiz reaksiyonlar, onlarla başa çıkma şeklimiz ve düzeyimizdir. Varlığımız başımıza gelen olaylarla değil, bizim onlara verdiğimiz anlamla şekillenir. Fısıltılara kulak verip onlardan alabildiklerimizle birlikte benliğimizi olabildiğince beslemek; yaşamı yönetmeye çalışmak değil, yaşamın sunduğu ritimle dans edebilmek mühimdir. Ve unutulmamalıdır ki geriye atılan adımlar da dansın bir parçasıdır. Yaşamla birlikte akmayı öğrendikçe, mutluluklarımızın hep arka planda var olduğunu fark ederiz…
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2025 -Pazartesi
Ebru Demirci

Yaşama Yolculuk ''Yaşam ve Varlık'' - 1

İlk nefesini çektiğin andan, son nefesini verdiğin o ana dek, yaşamın sana anlatmaya çalıştıklarına ne kadar açık olduğumuz, hayattan beslendiğimiz ölçüyü veriyor. Kendi eylemlerimiz, başımıza gelenler, teslim olduklarımız, savunmaya geçtiklerimiz, savunmasız kaldıklarımız, galip olduklarımız ve mağlup olduklarımız… Bunların tümü, aslında hayatın bize kendi aynasından gösterdikleridir.

Her olay, her karşılaşma, hatta her sessizlik bile bize bir şeyler fısıldar. Fakat biz çoğu zaman yaşamı anlamaya değil, yönetmeye çalışırız. Yaşamdan büyük beklentiler içerisinde yaşar, yaşamın bizim için olduğu yanılgısına düşeriz. Oysaki yaşam bizim için değildir, biz yaşamın içerisindeyizdir. Volkanlar patlar, tsunamiler, depremler olur. Yaşam varlığını hala olduğu şekilde sürdürür. Zamansızca, mekânsızca, tüm bağımsızlığıyla… Biz ise, bu devinimin içerisinde küçük bir an kadar var oluruz. Yaşamı yönetme çabamızı bırakıp, onun bize fısıldadıklarını duymayı seçtiğimizde, ondan beslenir ve gerçekten yaşamaya başlarız. Çünkü yaşam, bize rağmen değil; biz onunla birlikteyken anlam kazanır.

İnsanı yaşamın kendisine benzettiğimiz bir metaforda, başımıza gelen her şey; mutluluklarımız, hüzünlerimiz, kavuşmalarımız, terk edilişlerimiz ve daha nicesi… Bizi var eden, bireyleştiren yani bize anlam katan durumlardır. Tüm bunların yaşanıyor olması bizim varlığımızı silmez, eksiltmez aksine bizi daha da var ederler. Bizler değişmeyen, duran, bekleyen değiliz, yalnızca var oluruz. Varlığımız hep sabittir. Tıpkı yaşam gibi…

Başımıza gelen kötü senaryolarda varlığımızı tehdit altında hisseder, o yaşantıyla yahut problemle kendimizi özdeşleştiririz. ‘Problem bize ait ve o problemle bütünüz’ algısına yenik düşeriz. Oysaki başımıza gelenler dışsaldır, problemler yalnızca problemlerdir. Problemle var olmayız. O problem bizi tanımlamaz, var oluşumuzu zedelemez. Volkanların patlıyor olması nasıl ki yaşamı böyle tanımlamamıza sebep olmuyor, yaşadığımız hiçbir kötü senaryo da bizim var oluş tanımımızı kendi çerçevesinde oluşturmaz. Problemlerle birlikte büyür, farkına varır ve yolumuza devam ederiz. Onlardan bağımsızızdır. Her karşılaştığımız problem, var oluşumuzu yeniden yazar. Daha büyük harflerle, daha yaşantı dolu.

Problemler değildir bizi yansıtan; onlara verdiğimiz reaksiyonlar, onlarla başa çıkma şeklimiz ve düzeyimizdir. Varlığımız başımıza gelen olaylarla değil, bizim onlara verdiğimiz anlamla şekillenir. Fısıltılara kulak verip onlardan alabildiklerimizle birlikte benliğimizi olabildiğince beslemek; yaşamı yönetmeye çalışmak değil, yaşamın sunduğu ritimle dans edebilmek mühimdir. Ve unutulmamalıdır ki geriye atılan adımlar da dansın bir parçasıdır. Yaşamla birlikte akmayı öğrendikçe, mutluluklarımızın hep arka planda var olduğunu fark ederiz…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.