Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

Bir Damla Sudaki Sır: İnsan ve Su – 2

Kıymetli dost, Tıpkı insanın anne rahminde bir damla sudan başlayıp ömrünün çeşitli merhalelerinden geçmesi gibi, su da yaratıldığı andan itibaren döngüler içinde yenilenir, dönüşür, yol alır. Suyun berrak ve dingin yüzeyinde, insan ruhunun merhamet ile sevgi arasında salınan o ince akışını yeniden hatırlamak; gönlümü gönlünle buluşturup heybemize Rabbin ikramından bir damla daha bırakmak istiyorum. Bu yolculukta birlikte, hayatın su ile kurduğumuz kadim bağını konuşacağız. Çünkü su, sadece içtiğimiz bir nimet değil; insanın yaratılışına, yürüyüşüne ve imtihanlarına dair sessiz bir öğretmendir. Suyun yaratıldığı andan başlayıp buhar olup göğe yükselişine, sonra yağmur olup toprağa inişine ve nihayet okyanuslara kavuşmasına kadar geçen bütün evreleri; insanın özüne doğru yaptığı yolculuğun evrelerine ne çok benzer… Tıpkı suyun akarken karşılaştığı taşlar, kıyılar ve dar boğazlar gibi; insan da hayatında türlü engellerle, acılarla ve imtihanlarla yüzleşir. Bazen kırılır, bazen yorulur, bazen de içindeki suyun çekildiğini zanneder. Oysa su bize bir sır fısıldar: “Akan, yolunu bulur.” Sabırla, dirençle ve özüne sadakatle… İnsan da su gibi kendi yolunu bulur ve sonunda kavuşmak istediği o hakiki öze yeniden döner. Su aslında insana; durmayı değil akmayı, birikmeyi değil paylaşmayı, kirlenmeyi değil arınmayı öğretir. İşte bu yüzden insanın suyla olan yolculuğu, özüne dönüşün en sade ama en derin aynasıdır. Mevlânâ’nın suya dair hikmetli çağrısı da bu yolculuğun pusulası gibidir: “Haydi, sen şimdi su olduğunu düşün ve kendini su gibi hisset. Su gibi özel, su gibi berrak, su gibi yararlı ol. Su gibi hayat ver, su gibi tükenmez olduğunu hatırla. Ama yine su gibi küçük bir bardağa sığdır ki kendini; insanların damarlarına girebilmeyi öğren. Hayat ver, yardımcı ol, vazgeçilmez ol.” Biz de bu yazı yolculuğunda, suyun bize öğrettiği incelikleri anlayarak; insanın yaratıldığı o öz’e, hakikatin berrak kaynağına doğru birlikte adım adım ilerleyeceğiz. Su Hayattır, İnsan Suya Yazılmış Bir Sırdır Allah Teâlâ bütün canlıları sudan yaratmıştır. Canlılığın sürmesi de suya bağlıdır. Bu ilahî düzen olmadan hayattan söz etmek mümkün değildir. Tıpkı yaşadığımız dünya gibi, insan da su olmadan var olamaz. Bir bardak suyu dudaklarımıza götürdüğümüzde hiç düşündük mü? Acaba bu su kaç kez buhar olup göğe yükseldi, rahmet olup yere indi? Kimi zaman bir tohumun içinde meyve oldu, kimi zaman bir bedenin içinde can oldu. Kaç toprağa can suyu oldu, kaç bedene yeniden hayat verdi ve verecek… Gökyüzünden süzülen her kar tanesi gibi, her yağmur damlası da sırlarla doludur. Tatlı yağmur suyu bütün canlıların hayatına nefes olurken, denizlerin tuzlu suyu da kendi içindeki varlıklara bir âlem kurar. Her biri ayrı bir hikmet, ayrı bir düzen ve ayrı bir rahmet taşır. Allah suyu anlatırken bize açık deliller sunar: “Gökten belli bir ölçüye göre su indirip, onu yeryüzünde tuttuk ve yeraltında depoladık. Unutmayın ki, bizim onu yok etmeye de elbette gücümüz yeter.” (Mü’minun, 18) “Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik… Sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.” (Mü’minun, 19) Yağan yağmurlar da Cenâb-ı Hakk’ın kudret nişânelerinden biridir. Allah Teâlâ onu yeryüzüne belli ölçülere göre indirir. Onu ırmaklarda, göllerde, kaynaklarda, kuyularda, havuzlarda, mahzenlerde, toprak içlerinde durdurur ve depolar. Bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Görmez misin ki, Allah gökten bir su indiriyor da onu yerdeki bir takım kaynaklara akıtıp depoluyor. Sonra onunla rengârenk, çeşit çeşit ekinler çıkarıyor…” (Zümer 39/21) İnsan da Su Gibidir Dünya gibi insan da su olmadan canlı kalamaz. Hücrelerin nefesi sudur. Dünya dörtte üçü suyla dengede durur; insan bedeni de dörtte üçü suyla hayat bulur. İnsan, içinde sonsuzluğu saklayan bir damla sudur. Masumiyetin, berraklığın ve yaratılış kudretinin kaynağından gelir. Yüce Allah buyurur: “Bir damlacık sudan! Yarattı da onu en güzel biçimine koydu.” (Abese, 19) “İnsanı sudan yaratıp, onu soy ve evlilik bağlarıyla büyük bir nesil hâline getiren de O’dur.” (Furkan, 54) Bir damlanın içine gizlenmiş ilahî kudret, insana kendi varlığını hatırlatır. Su, özüne kavuşmak için dağlar, vadiler ve çöller aşarsa; insan da hayat yolculuğunda sevinçlerden acılara, imtihanlardan zaferlere uzanan bir menzilden geçer. Bazen bulanır kalbi, bazen berraklaşır. Ama derininde hep aynı özlemi taşır: Özündeki ilahî kaynağa dönmek. Çünkü insan bilir ki, Rabbine dönmeden susuzluğu dinmez, yolculuğu tamamlanmaz. İnsanın Hayat Yolculuğu İnsan, suyun okyanusa—sonsuzluğa—yolculuğu gibi özüne doğru yürür. Bu yolculukta su gibi kirlendiği ve yeniden temizlendiği anlar yaşar. Nasıl ki sel olup taşan su bazen zarar verir; insan da ölçüsüz öfke, hırs ve taşkınlıklarla hem kendine hem çevresine zarar verebilir. Suyu dizginlemek için barajlar yapılır. Aynı şekilde insanın öfkesine, hırsına ve kinine karşı da Allah; baraj misali sınırlar koymuş, yollar açmış, sebepler yaratmıştır. Tövbe eden insan temizlenir, arınır ve yeniden güzelleşir. Nasıl ki arınmış su içilir hâle gelir ve can olur; arınmış insan da merhametli, yardımsever, iyilik sahibi, dost ve yol arkadaşı olur. Can Yücel’in sözleri bu hâlleri ne güzel anlatır: “İnsanlar vardır; derin bir okyanus… Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız. İnsanlar vardır; coşkun bir akarsu… Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. İnsanlar vardır; sessiz bir damla… Ama hayatın özünü taşır.” İnsan, suyun her hâlinde kendini görür: Bazen derin… Bazen coşkun… Bazen de sessiz bir damla… Su Bir Ayna, İnsan O Aynadaki Sırdır Su yalnızca hayat kaynağı değildir; insanın yaratılışına, yolculuğuna ve dönüşüne dair sırlarla dolu bir aynadır. İnsan bu aynaya baktıkça ilham alır, güç bulur, özünü hatırlar. Su sabırlıdır, derindir ve sessizliğinde haykıran bir hakikati taşır: “Ben hayatın ta kendisiyim.” Ve insan… O da su gibi, hayatın kendisine emanet edilmiş bir sırdır. Kıymetli dost, bir yolculuğumuzun daha sonuna geldik. Bu yolculuk boyunca beni gönlünüzde, kelimelerinizde ve gönül aynanızda misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. Yeni bir yolculukta yeniden buluşuncaya kadar sizleri Allah’a emanet ederim.
Ekleme Tarihi: 12 Aralık 2025 -Cuma
Salih Nurettin Çevik

Bir Damla Sudaki Sır: İnsan ve Su – 2

Kıymetli dost,

Tıpkı insanın anne rahminde bir damla sudan başlayıp ömrünün çeşitli merhalelerinden geçmesi gibi, su da yaratıldığı andan itibaren döngüler içinde yenilenir, dönüşür, yol alır.

Suyun berrak ve dingin yüzeyinde, insan ruhunun merhamet ile sevgi arasında salınan o ince akışını yeniden hatırlamak; gönlümü gönlünle buluşturup heybemize Rabbin ikramından bir damla daha bırakmak istiyorum.

Bu yolculukta birlikte, hayatın su ile kurduğumuz kadim bağını konuşacağız. Çünkü su, sadece içtiğimiz bir nimet değil; insanın yaratılışına, yürüyüşüne ve imtihanlarına dair sessiz bir öğretmendir. Suyun yaratıldığı andan başlayıp buhar olup göğe yükselişine, sonra yağmur olup toprağa inişine ve nihayet okyanuslara kavuşmasına kadar geçen bütün evreleri; insanın özüne doğru yaptığı yolculuğun evrelerine ne çok benzer…

Tıpkı suyun akarken karşılaştığı taşlar, kıyılar ve dar boğazlar gibi; insan da hayatında türlü engellerle, acılarla ve imtihanlarla yüzleşir. Bazen kırılır, bazen yorulur, bazen de içindeki suyun çekildiğini zanneder. Oysa su bize bir sır fısıldar:
“Akan, yolunu bulur.”
Sabırla, dirençle ve özüne sadakatle…

İnsan da su gibi kendi yolunu bulur ve sonunda kavuşmak istediği o hakiki öze yeniden döner.

Su aslında insana; durmayı değil akmayı, birikmeyi değil paylaşmayı, kirlenmeyi değil arınmayı öğretir. İşte bu yüzden insanın suyla olan yolculuğu, özüne dönüşün en sade ama en derin aynasıdır.

Mevlânâ’nın suya dair hikmetli çağrısı da bu yolculuğun pusulası gibidir:
“Haydi, sen şimdi su olduğunu düşün ve kendini su gibi hisset. Su gibi özel, su gibi berrak, su gibi yararlı ol. Su gibi hayat ver, su gibi tükenmez olduğunu hatırla. Ama yine su gibi küçük bir bardağa sığdır ki kendini; insanların damarlarına girebilmeyi öğren. Hayat ver, yardımcı ol, vazgeçilmez ol.”

Biz de bu yazı yolculuğunda, suyun bize öğrettiği incelikleri anlayarak; insanın yaratıldığı o öz’e, hakikatin berrak kaynağına doğru birlikte adım adım ilerleyeceğiz.

Su Hayattır, İnsan Suya Yazılmış Bir Sırdır

Allah Teâlâ bütün canlıları sudan yaratmıştır. Canlılığın sürmesi de suya bağlıdır. Bu ilahî düzen olmadan hayattan söz etmek mümkün değildir. Tıpkı yaşadığımız dünya gibi, insan da su olmadan var olamaz.

Bir bardak suyu dudaklarımıza götürdüğümüzde hiç düşündük mü? Acaba bu su kaç kez buhar olup göğe yükseldi, rahmet olup yere indi? Kimi zaman bir tohumun içinde meyve oldu, kimi zaman bir bedenin içinde can oldu. Kaç toprağa can suyu oldu, kaç bedene yeniden hayat verdi ve verecek…

Gökyüzünden süzülen her kar tanesi gibi, her yağmur damlası da sırlarla doludur. Tatlı yağmur suyu bütün canlıların hayatına nefes olurken, denizlerin tuzlu suyu da kendi içindeki varlıklara bir âlem kurar. Her biri ayrı bir hikmet, ayrı bir düzen ve ayrı bir rahmet taşır.

Allah suyu anlatırken bize açık deliller sunar:
“Gökten belli bir ölçüye göre su indirip, onu yeryüzünde tuttuk ve yeraltında depoladık. Unutmayın ki, bizim onu yok etmeye de elbette gücümüz yeter.” (Mü’minun, 18)
“Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik… Sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.” (Mü’minun, 19)

Yağan yağmurlar da Cenâb-ı Hakk’ın kudret nişânelerinden biridir. Allah Teâlâ onu yeryüzüne belli ölçülere göre indirir. Onu ırmaklarda, göllerde, kaynaklarda, kuyularda, havuzlarda, mahzenlerde, toprak içlerinde durdurur ve depolar. Bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Görmez misin ki, Allah gökten bir su indiriyor da onu yerdeki bir takım kaynaklara akıtıp depoluyor. Sonra onunla rengârenk, çeşit çeşit ekinler çıkarıyor…” (Zümer 39/21)

İnsan da Su Gibidir

Dünya gibi insan da su olmadan canlı kalamaz. Hücrelerin nefesi sudur. Dünya dörtte üçü suyla dengede durur; insan bedeni de dörtte üçü suyla hayat bulur.

İnsan, içinde sonsuzluğu saklayan bir damla sudur. Masumiyetin, berraklığın ve yaratılış kudretinin kaynağından gelir.

Yüce Allah buyurur:
“Bir damlacık sudan! Yarattı da onu en güzel biçimine koydu.” (Abese, 19)
“İnsanı sudan yaratıp, onu soy ve evlilik bağlarıyla büyük bir nesil hâline getiren de O’dur.” (Furkan, 54)

Bir damlanın içine gizlenmiş ilahî kudret, insana kendi varlığını hatırlatır. Su, özüne kavuşmak için dağlar, vadiler ve çöller aşarsa; insan da hayat yolculuğunda sevinçlerden acılara, imtihanlardan zaferlere uzanan bir menzilden geçer.

Bazen bulanır kalbi, bazen berraklaşır. Ama derininde hep aynı özlemi taşır: Özündeki ilahî kaynağa dönmek.
Çünkü insan bilir ki, Rabbine dönmeden susuzluğu dinmez, yolculuğu tamamlanmaz.

İnsanın Hayat Yolculuğu

İnsan, suyun okyanusa—sonsuzluğa—yolculuğu gibi özüne doğru yürür. Bu yolculukta su gibi kirlendiği ve yeniden temizlendiği anlar yaşar.

Nasıl ki sel olup taşan su bazen zarar verir; insan da ölçüsüz öfke, hırs ve taşkınlıklarla hem kendine hem çevresine zarar verebilir.

Suyu dizginlemek için barajlar yapılır. Aynı şekilde insanın öfkesine, hırsına ve kinine karşı da Allah; baraj misali sınırlar koymuş, yollar açmış, sebepler yaratmıştır.

Tövbe eden insan temizlenir, arınır ve yeniden güzelleşir. Nasıl ki arınmış su içilir hâle gelir ve can olur; arınmış insan da merhametli, yardımsever, iyilik sahibi, dost ve yol arkadaşı olur.

Can Yücel’in sözleri bu hâlleri ne güzel anlatır:
“İnsanlar vardır; derin bir okyanus… Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız.
İnsanlar vardır; coşkun bir akarsu… Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
İnsanlar vardır; sessiz bir damla… Ama hayatın özünü taşır.”

İnsan, suyun her hâlinde kendini görür:
Bazen derin…
Bazen coşkun…
Bazen de sessiz bir damla…

Su Bir Ayna, İnsan O Aynadaki Sırdır

Su yalnızca hayat kaynağı değildir; insanın yaratılışına, yolculuğuna ve dönüşüne dair sırlarla dolu bir aynadır. İnsan bu aynaya baktıkça ilham alır, güç bulur, özünü hatırlar.

Su sabırlıdır, derindir ve sessizliğinde haykıran bir hakikati taşır:
“Ben hayatın ta kendisiyim.”

Ve insan…
O da su gibi, hayatın kendisine emanet edilmiş bir sırdır.

Kıymetli dost, bir yolculuğumuzun daha sonuna geldik. Bu yolculuk boyunca beni gönlünüzde, kelimelerinizde ve gönül aynanızda misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. Yeni bir yolculukta yeniden buluşuncaya kadar sizleri Allah’a emanet ederim.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.