Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ – 18 Günümüz Ailelerine Peygamberî Rehberlik

Kıymetli Dost, Gönül treni kalkıyor… Yeni bir yolculuk başlıyor. Her yolculuk, içinde ayrı bir heyecan, ayrı bir huzur ve şifa taşıyor. Yol uzun, meşakkatli; inişli çıkışlı… Bu yolda elimizden kim tutacak? Bakalım Mevlam Neyler. Modern çağın kırılgan aile yapısına karşılık, Peygamberî bir modelin izlerine yola çıkıyoruz. Kalbini bu yolculuğa açan herkesi, “en güzel örnek” olanın evine konuk olmaya davet ediyorum. Bizi biz yapan o kutlu örneğe; Hz. Peygamber’in ailedeki duruşuna, sevgisine, adaletine ve şefkatine yöneliyoruz. Çünkü O’nun rehberliği, dağılmış gönülleri toplayan, kırık dökük aile yapılarımızı onaran bir rahmet vesilesidir. Kalbini bu kutlu misafire aç, zira o kapıdan geçerse içeriye yalnızca rahmet dolar. Haydi, hazırsan birlikte yola çıkalım… Kalabalıklar içinde yalnızlaşan insan, zamanın çalkantılı okyanusunda kendini güvende hissedebileceği bir liman arar. O liman, her zaman ve her çağda aynı adı taşıyor: Aile. Çünkü aile; insanın varlık bulduğu, sükûnete erdiği, hayatı öğrendiği ilk ve en derin yerdir. Aile; insanın mayasını yoğuran ilk ocağıdır. Her duygunun ilk kez filizlendiği, sevginin, sabrın ve merhametin kök saldığı yerdir. Yaşadığımız çağda ne yana dönsek, bin bir tuzakla karşılaşıyoruz. Her tuzak, bizden bir parça koparıyor. Her kopuş, özümüzden bir damla kan akıtıyor. Büyülü dünyanın ışıltılarına kapılan sevdiklerimiz elimizden kayıyor; viran şehirlere savruluyor. Bu savruluşu durdurmak Kendimizi, ailemizi ve sevdiklerimizi yeniden bulabilmenin anahtarı yeniden öze dönmekten geçiyor. Sağlam Bir Aile, Sağlam Bir Özden Doğar Sağlam bir aile yapısı kurmak ve huzurlu bir hayat inşa etmek, ancak insanın kendi özünü yeniden bulmasıyla mümkündür. Çünkü kendi özüne yabancılaşan, değerlerinden uzaklaşan bir bireyin, başkalarına şifa olması zordur. Bu yolculukta bize düşen en kıymetli kılavuz, hayatın her safhasında örnek olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Bugünün aile yapıları, hızlı değişen sosyal yapılar, bireyselleşme, dijitalleşme ve değer erozyonları sebebiyle büyük tehditler ve sarsıcı dönüşümler altında. Tam da böyle bir karanlıkta, O’nun rehberliği; yeniden inşa etmek isteyen her fert için kurtarıcı bir ışıktır. Efendimizin ailede sergilediği: Sağlam bir aile yapısı kurmak, huzurlu bir hayat inşa etmek, Ancak insanın kendi özünü yeniden bulmasıyla mümkündür. Ve bu yolculukta en büyük rehberimiz, hayatın her safhasında örnek olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Onun ailede sergilediği: Sevgi, Saygı, İstişare, Adalet ve Merhamet; güçlü bireylerin ve huzurlu toplumların temelidir. Efendimiz, eşi Hz. Aişe ile olan ilişkisinde daima karşılıklı anlayışı ve nezaketi öncelemiştir. Onunla yarışmış, sohbet etmiş, fikirlerine değer vermiştir.Bu, eşler arasındaki ilişkinin yalnızca görevlerle sınırlı kalmayıp; Dostluk ve muhabbetle beslenmesi gerektiğini gösterir. Çocuklarıyla ilişkisinde yalnızca öğreten değil; oynayan, ağlayan, sarılan bir baba olmuştur. Kızı Hz. Fâtıma geldiğinde ayağa kalkar, onu güler yüzle karşılar, yanına oturturdu. Bu, çocuğa verilen değerin ve sevginin izzetli hâlidir. Ev içinde de sadece bir yönetici değil; Yardım eden, sorumluluk paylaşan bir eş olarak karşımıza çıkar. Nitekim hadislerde, “Ev işlerinde eşine yardımcı olurdu” buyurulur. Bu, aile içinde fedakârlık ve ortak sorumluluk anlayışının en güzel yansımasıdır. Ailede Kulluk Bilinci Aile, insanın kulluk bilincini yaşadığı ilk mekândır. Kulluk sadece bireysel bir ibadet değil, hayatı kuşatan bir şuurdur. Peygamber Efendimiz (sav), ailesine karşı gösterdiği merhamet, adalet, sabır ve muhabbetle bu bilinci en güzel şekilde yaşamıştır. Onun hayatında, kulluk sadece secdede değil; sofrada, sözde, suskunlukta ve tebessümde bile görünürdü. İnsanın içsel yolculuğu bir yönüyle nefsiyle mücadele, diğer yönüyle kullukla diriliştir. Ve bu diriliş aileyi de diriltir. Ailede kulluk bilinci yerleşirse, bireyde vicdan, toplumda huzur yeniden inşa edilir. Modern Çağın Tehditleri ve Ailenin Kuşatılması Bugün içinde yaşadığımız çağda, aile sadece bireysel zafiyetlerin değil; aynı zamanda planlı, sistemli ve küresel bir kuşatmanın hedefindedir. Dijital kültür, sosyal medya, magazinleşmiş hayat tarzları, popüler diziler ve reklamlar aracılığıyla; özellikle genç kuşakların aileye dair algısı sinsice dönüştürülmektedir. Kutsal olan sıradanlaştırılmakta, sorumluluk ise bir yük gibi gösterilmektedir. Aile; birey için bir güven yurdu değil, kaçılması gereken bir "yük merkezi" gibi sunulmaktadır. Bu görünmeyen saldırılar, Bireyi yalnızlaştırmakta,Anne-baba arasındaki uyumu zedelemekte, Çocukları köksüz bırakmakta ve en sonunda toplumun bağışıklık sistemini çökertmektedir. Dün düşman, topuyla tüfeğiyle milletimizin bedenine saldırırdı; bugün ise zihinlerimize, değer dünyamıza, inançlarımıza, ailemize sızarak ruhumuzu ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu yeni savaşta mermi yoktur, ama hedef bellidir: Aileyi çökertmek, insanı özünden koparmaktır. Aile: İnsanın Sığınağı, Toplumun Temeli Aile, insanın hayattaki ilk sığınağıdır. Anne kucağında başlayan o ilk sıcaklık, zamanla güven, aidiyet, sevgi ve değer duygusuna dönüşür. Huzurlu ve güvenli bir aile ortamı, bireyin öz değerlerini koruyabilmesi için bir kalkandır. Güçlü bir aile, güvenli bir birey yetiştirir. Güvenli bireyler ise, sağlıklı bir toplum inşa eder. Yani aile; sadece bireyin değil, toplumun da ruhsal bağışıklık sistemidir. Aile çökerse toplum da çözülür; aile dirilirse toplum da dirilir. Öze Dönüşün Kapısı: Aile Aile, yalnızca sosyal bir birliktelik değildir; İlahi rahmetin, yaratılış sırrının ve kulluk bilincinin yansıdığı mukaddes bir yapıdır. Kadın ve erkek olarak birbirimizi tamamlamak, birbirimizde “sekinet” bulmak, çocuklarımızla birlikte bu sekineti bir hayat iklimine dönüştürmek… İşte gerçek huzur burada başlar. Bu kapıdan giren, hem fıtratını hem yolunu bulur. Çünkü aile; Merhametin mektebi, Adaletin ilk uygulama alanı, Sevginin dili, Sabır ve sadakatin ilk sahnesidir. O hâlde çağın karanlığında yönümüzü bulmak için, önce ailemizin ışığını yakmalıyız. Bir Yolculuğun Daha Sonuna Gelirken... Efendimizin aile hayatına dair bıraktığı izler, sadece bir dönemin güzellikleri değil; bugünümüzü onaran, yarınımızı aydınlatan birer fenerdir. O’nu tanıdıkça, kendimizi daha derinlemesine tanıyor; O’nu evimizde misafir ettikçe, evimizin huzurla dolduğunu hissediyoruz. Unutmayalım ki, aile bir nimettir; fakat aynı zamanda bir emanettir. Bu emaneti korumak, yaşatmak ve yüceltmek, her birimizin asli sorumluluğudur. Bugün sen de, evinde bir rahmet kapısı aralamak istiyorsan; O’nun sevgisini, nezaketini, adaletini ve merhametini yeniden yuvana taşı. Çünkü özümüze dönmenin yolu, O’nun izinden geçiyor. Ve her yol, kalpten kalbe kurulan bir köprüyle başlıyor… Bir sonraki yolculuğumuzda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olun.
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2025 -Cuma
Salih Nurettin Çevik

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ – 18 Günümüz Ailelerine Peygamberî Rehberlik

Kıymetli Dost,

Gönül treni kalkıyor… Yeni bir yolculuk başlıyor. Her yolculuk, içinde ayrı bir heyecan, ayrı bir huzur ve şifa taşıyor. Yol uzun, meşakkatli; inişli çıkışlı…
Bu yolda elimizden kim tutacak? Bakalım Mevlam Neyler.

Modern çağın kırılgan aile yapısına karşılık, Peygamberî bir modelin izlerine yola çıkıyoruz. Kalbini bu yolculuğa açan herkesi, “en güzel örnek” olanın evine konuk olmaya davet ediyorum.

Bizi biz yapan o kutlu örneğe; Hz. Peygamber’in ailedeki duruşuna, sevgisine, adaletine ve şefkatine yöneliyoruz. Çünkü O’nun rehberliği, dağılmış gönülleri toplayan, kırık dökük aile yapılarımızı onaran bir rahmet vesilesidir. Kalbini bu kutlu misafire aç, zira o kapıdan geçerse içeriye yalnızca rahmet dolar.

Haydi, hazırsan birlikte yola çıkalım…

Kalabalıklar içinde yalnızlaşan insan, zamanın çalkantılı okyanusunda kendini güvende hissedebileceği bir liman arar. O liman, her zaman ve her çağda aynı adı taşıyor: Aile.

Çünkü aile; insanın varlık bulduğu, sükûnete erdiği, hayatı öğrendiği ilk ve en derin yerdir. Aile; insanın mayasını yoğuran ilk ocağıdır. Her duygunun ilk kez filizlendiği, sevginin, sabrın ve merhametin kök saldığı yerdir.

Yaşadığımız çağda ne yana dönsek, bin bir tuzakla karşılaşıyoruz. Her tuzak, bizden bir parça koparıyor. Her kopuş, özümüzden bir damla kan akıtıyor.

Büyülü dünyanın ışıltılarına kapılan sevdiklerimiz elimizden kayıyor; viran şehirlere savruluyor. Bu savruluşu durdurmak Kendimizi, ailemizi ve sevdiklerimizi yeniden bulabilmenin anahtarı yeniden öze dönmekten geçiyor.

Sağlam Bir Aile, Sağlam Bir Özden Doğar

Sağlam bir aile yapısı kurmak ve huzurlu bir hayat inşa etmek, ancak insanın kendi özünü yeniden bulmasıyla mümkündür. Çünkü kendi özüne yabancılaşan, değerlerinden uzaklaşan bir bireyin, başkalarına şifa olması zordur.

Bu yolculukta bize düşen en kıymetli kılavuz, hayatın her safhasında örnek olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (s.a.v).

Bugünün aile yapıları, hızlı değişen sosyal yapılar, bireyselleşme, dijitalleşme ve değer erozyonları sebebiyle büyük tehditler ve sarsıcı dönüşümler altında. Tam da böyle bir karanlıkta, O’nun rehberliği; yeniden inşa etmek isteyen her fert için kurtarıcı bir ışıktır.

Efendimizin ailede sergilediği:

Sağlam bir aile yapısı kurmak, huzurlu bir hayat inşa etmek, Ancak insanın kendi özünü yeniden bulmasıyla mümkündür. Ve bu yolculukta en büyük rehberimiz, hayatın her safhasında örnek olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (s.a.v).

Onun ailede sergilediği:

Sevgi,
Saygı,
İstişare,
Adalet ve
Merhamet;
güçlü bireylerin ve huzurlu toplumların temelidir. Efendimiz, eşi Hz. Aişe ile olan ilişkisinde daima karşılıklı anlayışı ve nezaketi öncelemiştir. Onunla yarışmış, sohbet etmiş, fikirlerine değer vermiştir.Bu, eşler arasındaki ilişkinin yalnızca görevlerle sınırlı kalmayıp; Dostluk ve muhabbetle beslenmesi gerektiğini gösterir.

Çocuklarıyla ilişkisinde yalnızca öğreten değil; oynayan, ağlayan, sarılan bir baba olmuştur. Kızı Hz. Fâtıma geldiğinde ayağa kalkar, onu güler yüzle karşılar, yanına oturturdu. Bu, çocuğa verilen değerin ve sevginin izzetli hâlidir.

Ev içinde de sadece bir yönetici değil; Yardım eden, sorumluluk paylaşan bir eş olarak karşımıza çıkar. Nitekim hadislerde, “Ev işlerinde eşine yardımcı olurdu” buyurulur. Bu, aile içinde fedakârlık ve ortak sorumluluk anlayışının en güzel yansımasıdır.

Ailede Kulluk Bilinci

Aile, insanın kulluk bilincini yaşadığı ilk mekândır. Kulluk sadece bireysel bir ibadet değil, hayatı kuşatan bir şuurdur. Peygamber Efendimiz (sav), ailesine karşı gösterdiği merhamet, adalet, sabır ve muhabbetle bu bilinci en güzel şekilde yaşamıştır. Onun hayatında, kulluk sadece secdede değil; sofrada, sözde, suskunlukta ve tebessümde bile görünürdü.

İnsanın içsel yolculuğu bir yönüyle nefsiyle mücadele, diğer yönüyle kullukla diriliştir. Ve bu diriliş aileyi de diriltir. Ailede kulluk bilinci yerleşirse, bireyde vicdan, toplumda huzur yeniden inşa edilir.

Modern Çağın Tehditleri ve Ailenin Kuşatılması
Bugün içinde yaşadığımız çağda, aile sadece bireysel zafiyetlerin değil; aynı zamanda planlı, sistemli ve küresel bir kuşatmanın hedefindedir.

Dijital kültür, sosyal medya, magazinleşmiş hayat tarzları, popüler diziler ve reklamlar aracılığıyla; özellikle genç kuşakların aileye dair algısı sinsice dönüştürülmektedir. Kutsal olan sıradanlaştırılmakta, sorumluluk ise bir yük gibi gösterilmektedir. Aile; birey için bir güven yurdu değil, kaçılması gereken bir "yük merkezi" gibi sunulmaktadır.

Bu görünmeyen saldırılar, Bireyi yalnızlaştırmakta,Anne-baba arasındaki uyumu zedelemekte, Çocukları köksüz bırakmakta ve en sonunda toplumun bağışıklık sistemini çökertmektedir.

Dün düşman, topuyla tüfeğiyle milletimizin bedenine saldırırdı; bugün ise zihinlerimize, değer dünyamıza, inançlarımıza, ailemize sızarak ruhumuzu ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu yeni savaşta mermi yoktur, ama hedef bellidir: Aileyi çökertmek, insanı özünden koparmaktır.

Aile: İnsanın Sığınağı, Toplumun Temeli

Aile, insanın hayattaki ilk sığınağıdır. Anne kucağında başlayan o ilk sıcaklık, zamanla güven, aidiyet, sevgi ve değer duygusuna dönüşür.

Huzurlu ve güvenli bir aile ortamı, bireyin öz değerlerini koruyabilmesi için bir kalkandır. Güçlü bir aile, güvenli bir birey yetiştirir. Güvenli bireyler ise, sağlıklı bir toplum inşa eder. Yani aile; sadece bireyin değil, toplumun da ruhsal bağışıklık sistemidir.

Aile çökerse toplum da çözülür; aile dirilirse toplum da dirilir.

Öze Dönüşün Kapısı: Aile

Aile, yalnızca sosyal bir birliktelik değildir; İlahi rahmetin, yaratılış sırrının ve kulluk bilincinin yansıdığı mukaddes bir yapıdır.

Kadın ve erkek olarak birbirimizi tamamlamak, birbirimizde “sekinet” bulmak, çocuklarımızla birlikte bu sekineti bir hayat iklimine dönüştürmek…
İşte gerçek huzur burada başlar.

Bu kapıdan giren, hem fıtratını hem yolunu bulur.
Çünkü aile;

Merhametin mektebi,
Adaletin ilk uygulama alanı,
Sevginin dili,
Sabır ve sadakatin ilk sahnesidir.
O hâlde çağın karanlığında yönümüzü bulmak için, önce ailemizin ışığını yakmalıyız.

Bir Yolculuğun Daha Sonuna Gelirken...

Efendimizin aile hayatına dair bıraktığı izler, sadece bir dönemin güzellikleri değil; bugünümüzü onaran, yarınımızı aydınlatan birer fenerdir.
O’nu tanıdıkça, kendimizi daha derinlemesine tanıyor; O’nu evimizde misafir ettikçe, evimizin huzurla dolduğunu hissediyoruz.

Unutmayalım ki, aile bir nimettir; fakat aynı zamanda bir emanettir. Bu emaneti korumak, yaşatmak ve yüceltmek, her birimizin asli sorumluluğudur.

Bugün sen de, evinde bir rahmet kapısı aralamak istiyorsan; O’nun sevgisini, nezaketini, adaletini ve merhametini yeniden yuvana taşı.

Çünkü özümüze dönmenin yolu, O’nun izinden geçiyor. Ve her yol, kalpten kalbe kurulan bir köprüyle başlıyor…

Bir sonraki yolculuğumuzda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olun.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.