Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ – 19 Yorgun Zamanlarda Kalbe Yolculuk

Besmeleyle revan olduk yola… Kaç zamandır birlikte, kendi özümüzü bulmak için yollara düştük. Muhyiddin İbn Arabî bizlere insanın özünü arayışını bakın ne güzel ifade etmiş. ‘’Anladım ki bütün bu yolculuk, kendimden kendime imiş.” Çıktığımız bu yolda her durakta yeni insanlarla tanış olduk. Kimi zaman bir dostun duasında, kimi zaman bir okurun yüreğinde yol arkadaşlarımız, gönüldaşlarımız oldu. Yol, gündüzden geceye, geceden kalbe, kalpten öze akan bir arayışın heyecanında buldurur bizi kendimize. Bu yolculuk çetindir; sabrı, sebatı ve derin bir teslimiyeti gerektirir. Yol yorar insanı… Ama her durakta yeni bir gönül coğrafyası karşılar bizi. Yorgunluklarımızı unutturur göğe açılan avuçlar, gönülleri ısıtan bir muhabbet. Huzurun tebessüme yansıyan izi, bir hatıra gibi kalır aynalarımızda. Ve biz yine birlikteyiz… Azığımızda sabır, heybemizde muhabbet, kalemden gönüle, gönülden dile, dilden size ne düştüyse: “Mevlâ görelim neyler…” Sabırlı ve keyifli okumalar dilerim. İnsan sürekli zamanla bir yarış halindedir. O kaçar biz kovalarız. Dünya hızla dönüyor. Zaman, akrep ve yelkovan gibi bir değirmen taşı misali, hayatı ince ince öğütüyor. İnsan bu dönüş karşısında telaş içinde… Zaman yetmiyor. Gün yetmiyor. Saatler yetmiyor. Gökyüzü insana tebessüm ederken, yollar insan seline dönmekte... Akıl yaylarını germiş atılmayı bekleyen bir ok, Kalp, huzursuzca tik tak atan bir saat gibi.. Gece gündüze bir örtü, gün akşama gebe,  vakit ömrü savuran bir yel. Zamanın içinde insan büyük bir bilmece.  Bu hali ne güzel anlatmış aşık Yunus; ‘’ Beni benden sorman, ben ben değilem. Bir ben vardır bende benden içeru… İnsan zamanı yakalamak için, mahmur gözlerle karşılıyor günü. Bir veda busesi kondurmadan sevdiğine, el sallamadan, duanın kalbinde olmadan, Vedalaşmadan çıkılan evler, yarım kalan işler, tamamlanamayan sevinçler, eksik kalan sevgiler… Hayatın her anı, içimizden bir parça eksilterek geçiyor Rüzgârın kanatlarında savruluyoruz bir o yana bir bu yana. Takvim yaprakları birer birer düşerken ömrümüzden, zaman bizi sessizce kendinden koparıyor. İnsan, yorgun bedenini yaslayacak bir yer arıyor… Bir gönül, bir omuz, bir ses... Ruhu tutsak tenin içinde, Zihni, soru yağmurlarının altında ıslak ve üşümüş. Ve o sorular yavaşça dökülüyor içinden: “Ben kimim?” Düşünen, akleden, bilinçli bir varlık mıyım? Yoksa geçmişi irdelenen, geleceği sorgulanan, davranışları kopyalanan, düşünceleri yargılanan bir figür müyüm? Yoksa hepsinin harmanlandığı; inanç, gelenek ve göreneklerin pişirildiği bir kültür mozaiği mi? “Ben kimim?” Zihin yorgun, beden yorgun, gönül yorgun… Hayat, insanı sınar. Feleğin çemberinden geçirir. Önüne yollar açar, çetrefilli yollar... Ama hangi yol selamete ulaştırır bizi? Her şey bir bilmece gibi. Ne çok sarmaşıklar sarmış bedenimizi... Sıyrılıp kuytu bir köşeye çekilsek belki gönül biraz dinlenir. Ama herkes bir şey ister insandan, herkes bir şey bekler. Ve insan, bir başkasına yetmeye çalışırken kendine hep geç kalır. Sessizliğin içindeki tek ses, kulaklara çarpan yalnızlığın sesidir. Hayat, bir film şeridi gibi akar gözlerinin önünden. Düşünce âleminde seyir defteri açılır: Bugün neler yaşadım? Aradığımı buldum mu? Bulduklarım gerçekten aradıklarım mıydı? Hayat benden neler aldı? Ben hayattan ibret adına ne aldım? Ben hayata ne katabildim? Varlığımın sebebi için ne yaptım? Yoksa günü güne katarak zamanı hoyratça mı harcadım? Kalp, sessizce fısıldar kulaklarına: “Nereye gidersen git, ne yaşarsan yaşa... Her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır. Ama unutma: o dert, o zahmet seni bir dermana ulaştırır. Yeter ki sabredenlerden arayanlardan ol…” Bir yolculuğun daha sonuna geldik. Gönülden kelimelere, kalemden satırlara düşen bu içsel seyrimizde bana yoldaşlık ettiğiniz için gönülden teşekkür ederim. Gözlerinizi misafir ettiğimiz bu satırlarda sabırla ve içtenlikle kalmaya razı olduğunuz için şükranlarımı sunarım. Bir sonraki yolculuğumuzda yeniden buluşmak ümidi ve duasıyla; Allah’a emanet olun.  
Ekleme Tarihi: 28 Temmuz 2025 -Pazartesi
Salih Nurettin Çevik

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ – 19 Yorgun Zamanlarda Kalbe Yolculuk

Besmeleyle revan olduk yola…
Kaç zamandır birlikte, kendi özümüzü bulmak için yollara düştük. Muhyiddin İbn Arabî bizlere insanın özünü arayışını bakın ne güzel ifade etmiş. ‘’Anladım ki bütün bu yolculuk, kendimden kendime imiş.” Çıktığımız bu yolda her durakta yeni insanlarla tanış olduk. Kimi zaman bir dostun duasında, kimi zaman bir okurun yüreğinde yol arkadaşlarımız, gönüldaşlarımız oldu.

Yol, gündüzden geceye, geceden kalbe, kalpten öze akan bir arayışın heyecanında buldurur bizi kendimize.
Bu yolculuk çetindir; sabrı, sebatı ve derin bir teslimiyeti gerektirir.
Yol yorar insanı… Ama her durakta yeni bir gönül coğrafyası karşılar bizi. Yorgunluklarımızı unutturur göğe açılan avuçlar, gönülleri ısıtan bir muhabbet. Huzurun tebessüme yansıyan izi, bir hatıra gibi kalır aynalarımızda.

Ve biz yine birlikteyiz…
Azığımızda sabır, heybemizde muhabbet, kalemden gönüle, gönülden dile, dilden size ne düştüyse: “Mevlâ görelim neyler…”

Sabırlı ve keyifli okumalar dilerim.

İnsan sürekli zamanla bir yarış halindedir. O kaçar biz kovalarız.

Dünya hızla dönüyor.
Zaman, akrep ve yelkovan gibi bir değirmen taşı misali, hayatı ince ince öğütüyor. İnsan bu dönüş karşısında telaş içinde…

Zaman yetmiyor.

Gün yetmiyor.

Saatler yetmiyor.

Gökyüzü insana tebessüm ederken, yollar insan seline dönmekte... Akıl yaylarını germiş atılmayı bekleyen bir ok, Kalp, huzursuzca tik tak atan bir saat gibi.. Gece gündüze bir örtü, gün akşama gebe,  vakit ömrü savuran bir yel. Zamanın içinde insan büyük bir bilmece.  Bu hali ne güzel anlatmış aşık Yunus; ‘’ Beni benden sorman, ben ben değilem. Bir ben vardır bende benden içeru…

İnsan zamanı yakalamak için, mahmur gözlerle karşılıyor günü. Bir veda busesi kondurmadan sevdiğine, el sallamadan, duanın kalbinde olmadan, Vedalaşmadan çıkılan evler, yarım kalan işler, tamamlanamayan sevinçler, eksik kalan sevgiler… Hayatın her anı, içimizden bir parça eksilterek geçiyor

Rüzgârın kanatlarında savruluyoruz bir o yana bir bu yana.
Takvim yaprakları birer birer düşerken ömrümüzden, zaman bizi sessizce kendinden koparıyor.

İnsan, yorgun bedenini yaslayacak bir yer arıyor…
Bir gönül, bir omuz, bir ses...
Ruhu tutsak tenin içinde,
Zihni, soru yağmurlarının altında ıslak ve üşümüş.
Ve o sorular yavaşça dökülüyor içinden:

“Ben kimim?”
Düşünen, akleden, bilinçli bir varlık mıyım?
Yoksa geçmişi irdelenen, geleceği sorgulanan, davranışları kopyalanan, düşünceleri yargılanan bir figür müyüm?
Yoksa hepsinin harmanlandığı; inanç, gelenek ve göreneklerin pişirildiği bir kültür mozaiği mi?

“Ben kimim?”
Zihin yorgun, beden yorgun, gönül yorgun…

Hayat, insanı sınar. Feleğin çemberinden geçirir. Önüne yollar açar, çetrefilli yollar...
Ama hangi yol selamete ulaştırır bizi?
Her şey bir bilmece gibi.
Ne çok sarmaşıklar sarmış bedenimizi...
Sıyrılıp kuytu bir köşeye çekilsek belki gönül biraz dinlenir.
Ama herkes bir şey ister insandan, herkes bir şey bekler.
Ve insan, bir başkasına yetmeye çalışırken kendine hep geç kalır.

Sessizliğin içindeki tek ses, kulaklara çarpan yalnızlığın sesidir.
Hayat, bir film şeridi gibi akar gözlerinin önünden.
Düşünce âleminde seyir defteri açılır:

Bugün neler yaşadım?
Aradığımı buldum mu?
Bulduklarım gerçekten aradıklarım mıydı?
Hayat benden neler aldı?
Ben hayattan ibret adına ne aldım?
Ben hayata ne katabildim?
Varlığımın sebebi için ne yaptım?
Yoksa günü güne katarak zamanı hoyratça mı harcadım?

Kalp, sessizce fısıldar kulaklarına:

“Nereye gidersen git, ne yaşarsan yaşa...
Her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır.
Ama unutma: o dert, o zahmet seni bir dermana ulaştırır.
Yeter ki sabredenlerden arayanlardan ol…”

Bir yolculuğun daha sonuna geldik. Gönülden kelimelere, kalemden satırlara düşen bu içsel seyrimizde bana yoldaşlık ettiğiniz için gönülden teşekkür ederim. Gözlerinizi misafir ettiğimiz bu satırlarda sabırla ve içtenlikle kalmaya razı olduğunuz için şükranlarımı sunarım. Bir sonraki yolculuğumuzda yeniden buluşmak ümidi ve duasıyla; Allah’a emanet olun.

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.