Kıymetli Dost,
Sabahın serinliğiyle, kalbimizde hamd ve şükürle uyandık. Hayata yeniden “merhaba” diyebilmek, sevdiklerimize selam verip dokunabilmek, onların varlığından haberdar olmak ne büyük nimet… Yeni bir gün, yeni bir rızık yolculuğu
Rızkın peşinde bir yolculuğa daha çıkmanın heyecanındayım. Önceki yolculuklarımız bize hayatın inceliklerini öğretti; bilinmeyenlere karşı kime sığınacağımızı, kimden yardım dileyeceğimizi hatırlattı. Şimdi hazırsan, yol seni bekliyor. Zira yolcu yolunda gerek.
Görelim nasibimize ne düştü; Mevla heybemize ne ikram etti. Rızık almak nasip mi? Yoksa nasibi biz mi kovalarız? Belki de rızık, yol alana yazılır; belki de yerinde durmak nasibi geciktirir. Kim bilir, belki de senin olan seni yolda bulur.
Öyleyse, daha ne duruyorsun? Rabbinin rızık kapılarını tıklatmanın, yeniden dirilmenin vaktidir şimdi. Silkele üzerindeki ölü toprağını; yaslan kalbine ve gözlerini kelimelerdeki ışığa bırak. Yol, yürüyenin yoldaşıdır.
“Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter.” (Talak, 3) demek. Elhamdülillah.
Sabırla keyifli okumalar dilerm.
Sen Hayata Gülümse, O Sana Nefes Alacağın Pencereler Açsın.
İnsan her gün türlü sıkıntıları göğüsleyerek hayatın akışına bırakır kendini. Bazen yeise düşer, bazen umut çiçekleri açar yüreğinde. Fakat her ne yaşanırsa yaşansın, yaşamak güzeldir. Bunun farkında olmalı insan. Hayatı sevinçle karşılamalı, hayatı selamlamalı, hayatın içindekileri selamlamalı ve selamı yaymalıdır.
Selam, ilk insandan bugüne insanlığın diline ve gönlüne yerleşmiş ilahi bir armağandır. Hz. Âdem’den (a.s.) itibaren:
“Allah, Âdem’i yarattığı vakit, ona dedi ki: ‘Git, şu oturan meleklere selam ver; selamını nasıl karşılayacaklarını dinle. Çünkü senin ve çocuklarının selamı bu olacaktır.’ Bunun üzerine Âdem (a.s.), meleklere: ‘Esselâmü aleyküm’ dedi. Melekler de: ‘Esselâmü aleyke ve rahmetullah’ diye karşılık verdiler.” (Buhârî, Enbiya, 1; Müslim, Cennet, 2841)
Böylece selam, insanın iletişiminin özü oldu. Nesiller boyu aktarılan bir miras olarak toplumdan topluma farklılık gösterse de özünde daima karşıdakine iyilik dilemenin ifadesi kaldı.
Yolculuk hazırlığımda, gönül bahçeme bir bülbülün şakıması gibi yıllar önce okuduğum bir şiir düştü ve bana rehber oldu:
Yola çıkınca her sabah;
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı,
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında,
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.*
— Üstün Dökmen
İnsan kim olduğunun farkında olmalı; önce kendine değer vermelidir. Hz. Ali’nin şu sözü ne kadar derindir: “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın; ama en büyük âlem sende gizlidir.” Gerçekten de insan küçük bir âlemdir. Kâinatta ne varsa, Allah onun özüne bir nümunesini koymuştur. Bu yüzden insan, âlemi içinde taşır.
Kendiyle, toplumuyla, doğayla ve evrenle barışık olan insanın yolları daima açıktır. Kendiyle barışık insan, hayatla barışık; Yaratanıyla barışık olur. Böyle bir insanın gönlü coşkun, ümidini diri, yüzü gülümser olur.
Ve sonunda, bütün kapıların anahtarını elinde bulunduran Allah’a yönelir: Kalp dile gelir;“Ey Rabbimiz! Bize helalinden, hayırlısından, bereketlisinden rızık ver. Rızkımızı yalnız midemize değil, kalbimize de indir.”
Zorlukla Gelen Kolaylık ve Yeni Yollar
Her yeni gün, Allah’ın bize açtığı yeni bir kapıdır. İnsan zaman zaman hayatın içinde çıkmaza girer; yaptığı iş ve mesleki becerileri doğrultusunda kısır bir döngünün içinde dönüp durur. İşte böyle anlarda Allah, kuluna yeni bir yol gösterir. Açılan bu kapıdan girmek ya da beklemek, insanın iradesine bırakılmıştır. Elbette ki Allah, yarattığı her kulun rızkını verecektir. Fakat bu rızkı almak, hak etmek ve elinden kaçırmamak insanın gayretine bağlıdır.
İnşirah Sûresi’nde şöyle buyrulur:
“Her zorlukla beraber elbette bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu, her güçlüğün yanında mutlaka bir kolaylık vardır. O halde mühim bir işi bitirdiğinde, hemen başka bir mühim işe yönel. Ve yalnızca Rabbine yönelip yalvar.” (İnşirah, 5–8)
Bu ayet, insanın hayat yolculuğunda karşılaştığı çıkmazların geçici olduğunu ve her zorluğun ardında bir kolaylık saklı olduğunu hatırlatır. İnsan, bulunduğu çıkmaz sokaktan önü açık yeni bir yola yönelmeli; Allah’ın kendisine kazandırdığı meziyetlerin farkına varmalı ve onları geliştirerek yeni bir işe, yeni bir eyleme geçerek yeni bir rızkın kapısını aralamalıdır.
Rızkın gelip kendisini bulmasını beklemek yerine, insan kendi içindeki potansiyeli keşfetmeli ve harekete geçirmelidir. Bu çabanın en güzel örnekleri peygamberlerdir. Onlar, hem kulluğun hem de helal kazancın yolunu ümmetlerine öğretmiş; zorluklar karşısında sabırla, gayretle ve tevekkülle yeni yollar açmışlardır.
Mesela Hz. Yusuf (a.s.), yıllarca zindanda sabretmiş; orada bile Allah’a yönelmiş, ilmini muhafaza etmiş ve zindanı bir mektebe çevirmiştir. Zorlukların ardından Allah, onu Mısır’a yönetici kılarak hem rızkını hem de hikmetini genişletmiştir. Zindan, onun için bir son değil; yeni bir başlangıcın kapısı olmuştur.
Bu ve benzeri örnekler bize gösteriyor ki insan, zorluklar karşısında yılmamalı; gayretle yeni yollar aramalıdır. Çünkü her çıkmaz, Allah’ın izniyle bir açılışa dönüşebilir. Yeter ki yönümüzü Rabbimize çevirelim ve adım atmaktan vazgeçmeyelim.
Kıymetli dost,
Bir yolculuğumuzun daha sonuna geldik. Her yolculukta olduğu gibi muhabbet soframıza misafir olan, kalbini kalbimize açan, gönlünü gönlümüze yaslayan yol arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyor, bir sonraki Rızkın Yolcuğunda yeniden yola revan olmayı murat ediyorum. Bir sonraki yolculukta Rabbim heybemize ne ikram edecek birlikte görüp yaşayalım.
Rabbim tüm dostlarıma helal rızık kapılarını açarak hayırlı ve bereketli rızıklarla buluştursun