Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

Rızık Peşinde Yolculuk -12 ‘’Hangi Yol Daha Çetin’’?

Kıymetli Dost, Uzun bir zamandır birlikte adımladığımız Rızık Peşinde Yolculuk yazı dizisinin son durağındayız. Çıkacağımız ‘’ Rızık Peşinde Yolculuk’’ 12 yolculuğumuzla bir kez daha gönlünüze misafir olmayı ümit ediyorum. Zamanın hoyrat akışı içinde üzerimizdeki tozu silkeleyip, kalbimizdeki çakıl taşlarını ayıklayarak yeni bir yolculuğa niyetlendik. Bakalım bu çetin yolculuğun duraklarında heybemize ne kondu, rızkımıza neler düştü gel birlikte görelim ve yaşayalım. Bu son yolculukta bize kimler eşlik edecek; kimin gönlünün misafiri olacağız, kimler bize dualarında anacak? Yola yazgısını yazan bilir. Çıkacağımız bu yol, sadece ekmek değil, vicdanın ve ruhun da doyduğu bir yolculuk olması ümit ve duasıyla… Rızık peşinde yürüyen her yolcu gibi biz de helalin bereketini arayan, sabrı yüklenen ve peygamberlerin mesleklerinde saklı hikmetleri takip eden bir niyetle yola çıkıyoruz. Ey yolcu; dilimizde dua, şimdi yola çıkma vaktidir… “Rabbim, bize helal rızık yollarını kolaylaştır. Kalplerimizi şükürle diri, niyetimizi halis kıl. Yolumuzu çetin kılma; menzilimizi huzura ulaştır.” Rızık yolculuğu yalnızca bedenin doyduğu bir yol değildir; vicdanın, aklın ve ruhun da beslendiği bir yolculuktur. Hayat da böyledir zaten: Yol ve yolculuktan ibaret değil midir?. Kimi zaman yeni insanlarla karşılaşır, kimi zaman kaçınmamız gereken yollarla sınanırız. Kimi gönüllerde misafir oluruz, kimi yollarda yalnız yürür, kimi yollarımızda bir dostun tebessümü ile karşılaşırız. Hangi yolun daha çetin, hangisinin daha emin olduğunu ise yalnızca yola çıkınca anlarız. Haydi, üzerimizdeki dünyalık yükleri bir kenara bırakıp gönlümüzün çınarına yaslanalım. Halis bir niyetle yola revan olalım. Çıkılan her yolun sonu, insanı varacağı menzile ulaştırır. Yolculukta zorluklar da olacaktır; kolaylıkta. Kimi zaman ümitsizlik basacak yüreğimizi, kimi zaman yollar karanlığa bürünecek, kimi zaman yağmur, dolu, kar tutacak yollarımız. Ama unutma: Kul daralmadan Hızır yetişmezmiş.  Kalbini ferah tut, niyetinden şaşma. İnsan yaşamak için rızkını kazanmak zorundadır. Bu sebeple çalışmak, gayret etmek, alın teri dökmek ve bütün bunları rızkın sahibine güvenerek yapmak gerekir. Helal kazanç, şüpheden uzak bir rızık ve şükürle diri tutulan bir kalp… Rızık, sadece elde edilen para ve mal değildir; rızık ancak gönül huzuruyla tamam olur. Peygamberimizin Helal Kazanç Vurgusu Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabıyla otururken güçlü ve heybetli bir adamın yoldan geçtiğini görür. Ashabtan bazıları şöyle der: “Ey Allah’ın Elçisi! Keşke bu kimse gücünü Allah yolunda kullansa!” Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurur: “Eğer bu kimse çocuklarının geçimi için çalışıyorsa, Allah yolundadır. Eğer yaşlı anne-babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa, bu da Allah yolundadır. Eğer kendi izzet ve onuru için çalışıyorsa, yine Allah yolundadır. Fakat riya ve gösteriş için çalışıyorsa, işte o zaman şeytanın yolundadır.” Bu söz, helal kazancın yalnızca geçim değil, ibadet olduğunu gösterir. Çalışmak, gayret etmek, alın teriyle kazanmak — bunlar Allah’ın yolunda yürümektir. Sabahın ilk ışıklarıyla çiftçi tarlasına iner, hayvancıyla uğraşan sütünü sağar, bahçıvan bahçesini yaban otlarından temizler, pazarcı insanların tencerelerine aş olacak mahsulleri dizer. Kâinatta herkes rızkı için bir koşuşturmanın içindedir: kuşlar, böcekler, balıklar, hayvanlar, ağaçlar ve elbette insanlar… Her biri, rızkın sahibinin takdir ettiği nasibe doğru yol alır. İbn-i Arabî rızık gerçeğini şöyle ifade eder: “Allah’ın kullarına verdiği nimetlerin çoğu gözle görülmez ama ruhu besler. Bu beslenme yalnızca dünyevî ihtiyaçları değil, hakikati bulma yolculuğunu da kapsar.” Rızkın yolculuğu bedenin, vicdanın ve  ruhun da doyduğu bir yolculuktur Hayatımızda öyle anlar olur ki rızkın yalnızca soframızdaki ekmek olmadığını fark ederiz. Bazen dinlenen bir şarkıdaki tek bir söz, bazen bir kitabın içindeki bir cümle, bazen bir dostun tebessümü ya da hiç tanımadığımız birinin bize açtığı kapı olur rızık… Kapanmış gönül odalarını aralayan, içeri huzur taşıyan görünmez nimettir o. Çünkü rızık sadece yemekten ibaret değildir. Gözün, kulağın, kalbin, aklın da nasiplenmesi gereken rızıklar vardır. Mesele, bu rızıkları fark ederek yola çıkmaktır. İnsan çoğu zaman rızkı sadece kazanç yollarıyla sınırlar: mal, para, ticaret, eşya… Oysa farkına varmadan binlerce rızıkla kuşatılmıştır. Sağlıkla uyanmak, sevdiklerinin varlığı, kalbi ısıtan bir söz, beklenmedik kolaylıklar, güzel insanlarla karşılaşmak, bir dostun duasında adının geçmesi… Yanımızdan sessizce geçip giden nice rızıklar, çoğu zaman kıymeti bilinmeden akıp gider. Kıymetli dostlar, sizlere Hz. Süleyman Peygamberin hikmet dolu bir kıssasını nakletmek istiyorum. Hz. Süleyman’ın Rızık Kıssası Ey yolcu, unutma ki rızık peşinde yürürken asıl kudret Allah’a aittir. İnsan çalışır, gayret eder, alın teri döker; fakat rızkı tamamlayan yalnızca O’nun rahmetidir. Hz. Süleyman’ın bu kıssası bize gösterir ki, yeryüzünün en büyük saltanatı bile Allah’ın kudreti karşısında acizdir. Hz. Süleyman (a.s.), yeraltı ve yerüstü hazinelerine sahipti; insanlar, cinler, kuşlar, yırtıcı hayvanlar ve rüzgâr dahi onun emrindeydi. Böylesine büyük bir saltanatın içinde bir gün, içinden geçen bir düşünceyle Rabbine şöyle niyaz etti: “Rabbim, bana izin ver de yeryüzünde yaşayan tüm varlıkların bir yıllık yiyeceğini vereyim.” Yüce Allah (c.c.) ona şöyle buyurdu: “Ey Süleyman! Senin bu işe gücün yetmez.” Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s.) yalvararak: “Öyleyse bir günlük rızıklarını vermeme izin ver.” dedi. Merhametlilerin Merhametlisi Allah da bu isteğine izin verdi. Hz. Süleyman hemen bütün insan ve cinlere haber saldı. Yeryüzündeki canlıların bir günlük yiyeceğini hazırlamaları için toplandılar. Kırk gün boyunca durmadan çalışıp yiyecek ve içecekleri hazırladılar. Sofralar öylesine büyüktü ki, yalnızca bir sofranın uzunluğu yaya olarak bir aylık yol tutuyordu. Meydanı düşünmek bile insanı hayrete düşürüyordu. Hazırlıklar tamamlanınca Hz. Süleyman rüzgâra emretti: “Sakın esme! Yiyecekler bozulur.” Tam o sırada Yüce Allah, Hz. Süleyman’a önce kara ve deniz hayvanlarını doyurması gerektiğini bildirdi. Bu emir üzerine denizlerdeki balıklar dalga dalga kıyıya aktılar. Her biri Süleyman Peygamberin huzuruna gelip: “Ey Süleyman! Bugün rızkımızı senden yiyeceğiz. Bu, Allah’ın emridir.” dediler. Hz. Süleyman onları hoşnutlukla sofralara buyur etti. Ancak balıklar birkaç lokma alır almaz bütün yiyeceklerin tükendiğini gördüler. O dev sofralar bir anda bomboş kaldı. Bunun üzerine hep bir ağızdan feryat etmeye başladılar: “Ey Süleyman! Madem bizi davet ettin, karnımızı doyur! Biz aç kaldık.” İşte o an Hz. Süleyman, niyetindeki yanılgıyı fark etti. Ne kadar büyük bir kudret sahibi olsa da rızkı verebilmenin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu idrak etti. Secdeye kapanarak şöyle dua etti: “İnsan aklının kavrayamayacağı şekilde bütün varlıkları rızıklandıran Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim.” “Rızkın Sahibine Teslim Olmak” Ey gönlü yorgun yolcu… Hz. Süleyman’ın kıssası bize açıkça gösteriyor ki, insan ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar imkâna sahip bulunursa bulunsun; rızık denen sır, kulun değil Allah’ın elindedir. Kırk gün boyunca hazırlanan sofraların bir anda birkaç balığın iştahına bile yetmemesi, insanın acziyetini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bu kıssa bize der ki: Rızık gayretle aranır, fakat kudretle verilir. İnsan çalışır; ama doyuran Allah’tır. Kulun hesabı sınırlıdır; Allah’ın lütfu sınırsızdır. İnsanoğlu kimi zaman kazandığı birkaç başarıyla kendini güçlü sanır, imkanlarıyla övünür, yaptıklarını kendi aklına bağlar. Oysa Hz. Süleyman gibi kudret sahibi bir peygamber bile bir anlık gafletle “Ben yaparım” dediğinde, ilk ders ona verilmiştir: “Sen değil; yapan Benim.” Rızık peşinde yolculuğumuzun sonuna yaklaşırken bize düşen; emeğimizi ortaya koymak, helalin peşinde yürümek, ama son nefese kadar rızkı verenin tek bir kudret olduğunu unutmamaktır. Ey dost, bu kıssadan sonra artık biliyoruz ki: Rızık peşinde yolculuk, aslında Allah’a güvenme yolculuğudur. Hakkınızda helal olan rızıkla buluşmanız duasıyla sizi rızkın sahibine emanet ediyorum.
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2025 -Salı
Salih Nurettin Çevik

Rızık Peşinde Yolculuk -12 ‘’Hangi Yol Daha Çetin’’?

Kıymetli Dost,

Uzun bir zamandır birlikte adımladığımız Rızık Peşinde Yolculuk yazı dizisinin son durağındayız. Çıkacağımız ‘’ Rızık Peşinde Yolculuk’’ 12 yolculuğumuzla bir kez daha gönlünüze misafir olmayı ümit ediyorum.

Zamanın hoyrat akışı içinde üzerimizdeki tozu silkeleyip, kalbimizdeki çakıl taşlarını ayıklayarak yeni bir yolculuğa niyetlendik. Bakalım bu çetin yolculuğun duraklarında heybemize ne kondu, rızkımıza neler düştü gel birlikte görelim ve yaşayalım. Bu son yolculukta bize kimler eşlik edecek; kimin gönlünün misafiri olacağız, kimler bize dualarında anacak? Yola yazgısını yazan bilir. Çıkacağımız bu yol, sadece ekmek değil, vicdanın ve ruhun da doyduğu bir yolculuk olması ümit ve duasıyla…

Rızık peşinde yürüyen her yolcu gibi biz de helalin bereketini arayan, sabrı yüklenen ve peygamberlerin mesleklerinde saklı hikmetleri takip eden bir niyetle yola çıkıyoruz.
Ey yolcu; dilimizde dua, şimdi yola çıkma vaktidir…

“Rabbim, bize helal rızık yollarını kolaylaştır.
Kalplerimizi şükürle diri, niyetimizi halis kıl.
Yolumuzu çetin kılma; menzilimizi huzura ulaştır.”

Rızık yolculuğu yalnızca bedenin doyduğu bir yol değildir; vicdanın, aklın ve ruhun da beslendiği bir yolculuktur. Hayat da böyledir zaten: Yol ve yolculuktan ibaret değil midir?. Kimi zaman yeni insanlarla karşılaşır, kimi zaman kaçınmamız gereken yollarla sınanırız. Kimi gönüllerde misafir oluruz, kimi yollarda yalnız yürür, kimi yollarımızda bir dostun tebessümü ile karşılaşırız. Hangi yolun daha çetin, hangisinin daha emin olduğunu ise yalnızca yola çıkınca anlarız.

Haydi, üzerimizdeki dünyalık yükleri bir kenara bırakıp gönlümüzün çınarına yaslanalım. Halis bir niyetle yola revan olalım. Çıkılan her yolun sonu, insanı varacağı menzile ulaştırır. Yolculukta zorluklar da olacaktır; kolaylıkta. Kimi zaman ümitsizlik basacak yüreğimizi, kimi zaman yollar karanlığa bürünecek, kimi zaman yağmur, dolu, kar tutacak yollarımız.

Ama unutma:
Kul daralmadan Hızır yetişmezmiş.  Kalbini ferah tut, niyetinden şaşma.

İnsan yaşamak için rızkını kazanmak zorundadır. Bu sebeple çalışmak, gayret etmek, alın teri dökmek ve bütün bunları rızkın sahibine güvenerek yapmak gerekir. Helal kazanç, şüpheden uzak bir rızık ve şükürle diri tutulan bir kalp… Rızık, sadece elde edilen para ve mal değildir; rızık ancak gönül huzuruyla tamam olur.

Peygamberimizin Helal Kazanç Vurgusu

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabıyla otururken güçlü ve heybetli bir adamın yoldan geçtiğini görür.
Ashabtan bazıları şöyle der:

“Ey Allah’ın Elçisi! Keşke bu kimse gücünü Allah yolunda kullansa!”

Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Eğer bu kimse çocuklarının geçimi için çalışıyorsa, Allah yolundadır.
Eğer yaşlı anne-babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa, bu da Allah yolundadır.
Eğer kendi izzet ve onuru için çalışıyorsa, yine Allah yolundadır.
Fakat riya ve gösteriş için çalışıyorsa, işte o zaman şeytanın yolundadır.”

Bu söz, helal kazancın yalnızca geçim değil, ibadet olduğunu gösterir.
Çalışmak, gayret etmek, alın teriyle kazanmak — bunlar Allah’ın yolunda yürümektir.

Sabahın ilk ışıklarıyla çiftçi tarlasına iner, hayvancıyla uğraşan sütünü sağar, bahçıvan bahçesini yaban otlarından temizler, pazarcı insanların tencerelerine aş olacak mahsulleri dizer. Kâinatta herkes rızkı için bir koşuşturmanın içindedir: kuşlar, böcekler, balıklar, hayvanlar, ağaçlar ve elbette insanlar… Her biri, rızkın sahibinin takdir ettiği nasibe doğru yol alır.

İbn-i Arabî rızık gerçeğini şöyle ifade eder:

“Allah’ın kullarına verdiği nimetlerin çoğu gözle görülmez ama ruhu besler. Bu beslenme yalnızca dünyevî ihtiyaçları değil, hakikati bulma yolculuğunu da kapsar.”

Rızkın yolculuğu bedenin, vicdanın ve  ruhun da doyduğu bir yolculuktur

Hayatımızda öyle anlar olur ki rızkın yalnızca soframızdaki ekmek olmadığını fark ederiz. Bazen dinlenen bir şarkıdaki tek bir söz, bazen bir kitabın içindeki bir cümle, bazen bir dostun tebessümü ya da hiç tanımadığımız birinin bize açtığı kapı olur rızık… Kapanmış gönül odalarını aralayan, içeri huzur taşıyan görünmez nimettir o. Çünkü rızık sadece yemekten ibaret değildir.

Gözün, kulağın, kalbin, aklın da nasiplenmesi gereken rızıklar vardır. Mesele, bu rızıkları fark ederek yola çıkmaktır.

İnsan çoğu zaman rızkı sadece kazanç yollarıyla sınırlar: mal, para, ticaret, eşya… Oysa farkına varmadan binlerce rızıkla kuşatılmıştır. Sağlıkla uyanmak, sevdiklerinin varlığı, kalbi ısıtan bir söz, beklenmedik kolaylıklar, güzel insanlarla karşılaşmak, bir dostun duasında adının geçmesi… Yanımızdan sessizce geçip giden nice rızıklar, çoğu zaman kıymeti bilinmeden akıp gider.

Kıymetli dostlar, sizlere Hz. Süleyman Peygamberin hikmet dolu bir kıssasını nakletmek istiyorum.

Hz. Süleyman’ın Rızık Kıssası

Ey yolcu, unutma ki rızık peşinde yürürken asıl kudret Allah’a aittir.
İnsan çalışır, gayret eder, alın teri döker; fakat rızkı tamamlayan yalnızca O’nun rahmetidir. Hz. Süleyman’ın bu kıssası bize gösterir ki, yeryüzünün en büyük saltanatı bile Allah’ın kudreti karşısında acizdir.

Hz. Süleyman (a.s.), yeraltı ve yerüstü hazinelerine sahipti; insanlar, cinler, kuşlar, yırtıcı hayvanlar ve rüzgâr dahi onun emrindeydi. Böylesine büyük bir saltanatın içinde bir gün, içinden geçen bir düşünceyle Rabbine şöyle niyaz etti:

“Rabbim, bana izin ver de yeryüzünde yaşayan tüm varlıkların bir yıllık yiyeceğini vereyim.”

Yüce Allah (c.c.) ona şöyle buyurdu:
“Ey Süleyman! Senin bu işe gücün yetmez.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s.) yalvararak:
“Öyleyse bir günlük rızıklarını vermeme izin ver.”
dedi.
Merhametlilerin Merhametlisi Allah da bu isteğine izin verdi.

Hz. Süleyman hemen bütün insan ve cinlere haber saldı. Yeryüzündeki canlıların bir günlük yiyeceğini hazırlamaları için toplandılar. Kırk gün boyunca durmadan çalışıp yiyecek ve içecekleri hazırladılar. Sofralar öylesine büyüktü ki, yalnızca bir sofranın uzunluğu yaya olarak bir aylık yol tutuyordu. Meydanı düşünmek bile insanı hayrete düşürüyordu.

Hazırlıklar tamamlanınca Hz. Süleyman rüzgâra emretti:
“Sakın esme! Yiyecekler bozulur.”

Tam o sırada Yüce Allah, Hz. Süleyman’a önce kara ve deniz hayvanlarını doyurması gerektiğini bildirdi. Bu emir üzerine denizlerdeki balıklar dalga dalga kıyıya aktılar. Her biri Süleyman Peygamberin huzuruna gelip:

“Ey Süleyman! Bugün rızkımızı senden yiyeceğiz. Bu, Allah’ın emridir.”
dediler.

Hz. Süleyman onları hoşnutlukla sofralara buyur etti.
Ancak balıklar birkaç lokma alır almaz bütün yiyeceklerin tükendiğini gördüler. O dev sofralar bir anda bomboş kaldı. Bunun üzerine hep bir ağızdan feryat etmeye başladılar:

“Ey Süleyman! Madem bizi davet ettin, karnımızı doyur! Biz aç kaldık.”

İşte o an Hz. Süleyman, niyetindeki yanılgıyı fark etti. Ne kadar büyük bir kudret sahibi olsa da rızkı verebilmenin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu idrak etti. Secdeye kapanarak şöyle dua etti:

“İnsan aklının kavrayamayacağı şekilde bütün varlıkları rızıklandıran Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim.”

“Rızkın Sahibine Teslim Olmak”

Ey gönlü yorgun yolcu…

Hz. Süleyman’ın kıssası bize açıkça gösteriyor ki, insan ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar imkâna sahip bulunursa bulunsun; rızık denen sır, kulun değil Allah’ın elindedir.
Kırk gün boyunca hazırlanan sofraların bir anda birkaç balığın iştahına bile yetmemesi, insanın acziyetini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Bu kıssa bize der ki: Rızık gayretle aranır, fakat kudretle verilir. İnsan çalışır; ama doyuran Allah’tır. Kulun hesabı sınırlıdır; Allah’ın lütfu sınırsızdır.

İnsanoğlu kimi zaman kazandığı birkaç başarıyla kendini güçlü sanır, imkanlarıyla övünür, yaptıklarını kendi aklına bağlar. Oysa Hz. Süleyman gibi kudret sahibi bir peygamber bile bir anlık gafletle “Ben yaparım” dediğinde, ilk ders ona verilmiştir:
“Sen değil; yapan Benim.”

Rızık peşinde yolculuğumuzun sonuna yaklaşırken bize düşen;
emeğimizi ortaya koymak, helalin peşinde yürümek, ama son nefese kadar rızkı verenin tek bir kudret olduğunu unutmamaktır.

Ey dost, bu kıssadan sonra artık biliyoruz ki:
Rızık peşinde yolculuk, aslında Allah’a güvenme yolculuğudur.

Hakkınızda helal olan rızıkla buluşmanız duasıyla sizi rızkın sahibine emanet ediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.