Yusuf Çelik
Köşe Yazarı
Yusuf Çelik
 

Gönüle Barış Düşerse, Sükunet O Zaman Gelir

Yıllardır kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş coğrafyamız, bugün umutla karışık bir sessizliğe kulak veriyor. PKK’nın sözde kongresinde alınan “silah bırakma” ve “örgütü feshetme” kararı, bu topraklarda yıllardır devam eden bir kara devrin sonuna mı geldiğimiz sorusunu beraberinde getirdi. Acının gölgesinde büyüyen nice çocuk, bu kararla belki de ilk defa geleceğe korkusuz bakabilecek. Her ne kadar bu açıklama, birçoklarının zihninde “daha önce de benzer sözler işitmiştik” kabilinden karşılık bulsa da ferasetle bakıldığında bu yeni süreci tüm ihtimalleriyle değerlendirmek zaruridir. Barışın inşası sadece silahların susmasıyla değil; zihniyetin, dilin ve yaklaşımın da değişmesiyle mümkündür. Güvenilmez Beyanlardan Kalıcı Barışa mı? Tarih şahitlik eder ki; 1993’ten bu yana farklı isimler ve söylemler altında onlarca kez “ateşkes” yahut “silah bırakma” duyuruları yapılmış, fakat sahada bu sözlerin karşılığı çoğu kez görülmemiştir. Ne yazık ki birçok kez umutlar boşa çıkarılmış, verilen sözler ya terörün taktiksel yeniden yapılanması yahut uluslararası baskıyı hafifletme manevrası olarak kalmıştır. Bu noktada merhum Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın şu sözü hatırlanmalıdır: “Terör örgütleri siyasî mühendislik işlevi görür; onların açıklamalarından çok, sahadaki hareketlerine bakmak gerekir.” Öyleyse sorulması gereken şudur: PKK bu kez gerçekten mi sahneden çekiliyor, yoksa sadece kostüm mü değiştiriyor? Yeni Dönemde Devlete ve Millete Düşen Vazife Sözde fesih ve silah bırakma açıklamasını kalıcı bir neticeye dönüştürmek için, devlete düşen yalnızca sınır hattında değil, akıl ve kalp hattında da teyakkuzda kalmaktır. Terörle mücadelede aktif rol oynamış isimlerden biri olan Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın da ifade ettiği gibi: “Güvenlik, sadece sınırda değil; eğitimde, ekonomide ve medyada da tesis edilmelidir.” Bu topraklarda kardeşliğin tekrar tesisi için, ekonomik ve sosyal kalkınma hamleleri kadar, kültürel ve fikrî dönüşüme de ihtiyaç vardır. Barışın zemini, sadece devlet politikalarıyla değil; halkın birbirine yeniden güvenmesiyle oluşur. Birbirine düşmanlaştırılan akraba köyler, yeniden düğünlerde buluşabilmeli; yıllardır “şüpheli” görülen gençler, üretimin parçası olabilmelidir. Zihniyet Dönüşmeden Silahlar Susar mı? Sadece örgütün dağ kadrosunun silah bırakması yetmez; nefret diliyle zehirlenen gençlerin, kinle yoğrulan mahallelerin, illegal yapılarla iç içe geçmiş sosyal alanların da dönüştürülmesi gerekir. Bu noktada İslam düşüncesi ile modern güvenlik anlayışı iç içe düşünülmelidir. Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli” diye tarif ettiği ideal gençlik ancak terörden uzak, milli kimliğe sahip çıkan, vatanını ilmî ve iktisadî anlamda yüceltecek bir istikamete yönelirse barış gerçek anlamda kalıcı olabilir. Toplumsal barış; müfredatla, ekranla, kitapla ve insanla yeniden inşa edilmelidir. Velhasıl yıllardır acının gölgesinde kalan bu topraklarda bugün umut yeşeriyor. PKK’nın silah bırakma kararı eğer sahada da karşılık bulursa, sadece dağlar değil; gönüller de rahat bir nefes alacaktır. Ancak geçmişin tecrübesi bize gösteriyor ki, beyanlar kadar niyet ve icraat da önemlidir. Gerçek barış, yalnızca silahların değil, zihniyetin de değişmesiyle mümkündür. Temennimiz odur ki artık bu topraklarda ne kurşun sesleri yankılansın ne gözyaşı aksın. Söz yerine gelsin, kalıcı bir kardeşlik iklimi tesis edilsin. Selam ve Dua ile…
Ekleme Tarihi: 19 May 2025 - Monday
Yusuf Çelik

Gönüle Barış Düşerse, Sükunet O Zaman Gelir

Yıllardır kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş coğrafyamız, bugün umutla karışık bir sessizliğe kulak veriyor. PKK’nın sözde kongresinde alınan “silah bırakma” ve “örgütü feshetme” kararı, bu topraklarda yıllardır devam eden bir kara devrin sonuna mı geldiğimiz sorusunu beraberinde getirdi. Acının gölgesinde büyüyen nice çocuk, bu kararla belki de ilk defa geleceğe korkusuz bakabilecek.

Her ne kadar bu açıklama, birçoklarının zihninde “daha önce de benzer sözler işitmiştik” kabilinden karşılık bulsa da ferasetle bakıldığında bu yeni süreci tüm ihtimalleriyle değerlendirmek zaruridir. Barışın inşası sadece silahların susmasıyla değil; zihniyetin, dilin ve yaklaşımın da değişmesiyle mümkündür.

Güvenilmez Beyanlardan Kalıcı Barışa mı?

Tarih şahitlik eder ki; 1993’ten bu yana farklı isimler ve söylemler altında onlarca kez “ateşkes” yahut “silah bırakma” duyuruları yapılmış, fakat sahada bu sözlerin karşılığı çoğu kez görülmemiştir. Ne yazık ki birçok kez umutlar boşa çıkarılmış, verilen sözler ya terörün taktiksel yeniden yapılanması yahut uluslararası baskıyı hafifletme manevrası olarak kalmıştır.

Bu noktada merhum Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın şu sözü hatırlanmalıdır: “Terör örgütleri siyasî mühendislik işlevi görür; onların açıklamalarından çok, sahadaki hareketlerine bakmak gerekir.” Öyleyse sorulması gereken şudur: PKK bu kez gerçekten mi sahneden çekiliyor, yoksa sadece kostüm mü değiştiriyor?

Yeni Dönemde Devlete ve Millete Düşen Vazife

Sözde fesih ve silah bırakma açıklamasını kalıcı bir neticeye dönüştürmek için, devlete düşen yalnızca sınır hattında değil, akıl ve kalp hattında da teyakkuzda kalmaktır. Terörle mücadelede aktif rol oynamış isimlerden biri olan Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın da ifade ettiği gibi: “Güvenlik, sadece sınırda değil; eğitimde, ekonomide ve medyada da tesis edilmelidir.”

Bu topraklarda kardeşliğin tekrar tesisi için, ekonomik ve sosyal kalkınma hamleleri kadar, kültürel ve fikrî dönüşüme de ihtiyaç vardır. Barışın zemini, sadece devlet politikalarıyla değil; halkın birbirine yeniden güvenmesiyle oluşur. Birbirine düşmanlaştırılan akraba köyler, yeniden düğünlerde buluşabilmeli; yıllardır “şüpheli” görülen gençler, üretimin parçası olabilmelidir.

Zihniyet Dönüşmeden Silahlar Susar mı?

Sadece örgütün dağ kadrosunun silah bırakması yetmez; nefret diliyle zehirlenen gençlerin, kinle yoğrulan mahallelerin, illegal yapılarla iç içe geçmiş sosyal alanların da dönüştürülmesi gerekir. Bu noktada İslam düşüncesi ile modern güvenlik anlayışı iç içe düşünülmelidir.

Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli” diye tarif ettiği ideal gençlik ancak terörden uzak, milli kimliğe sahip çıkan, vatanını ilmî ve iktisadî anlamda yüceltecek bir istikamete yönelirse barış gerçek anlamda kalıcı olabilir. Toplumsal barış; müfredatla, ekranla, kitapla ve insanla yeniden inşa edilmelidir.

Velhasıl yıllardır acının gölgesinde kalan bu topraklarda bugün umut yeşeriyor. PKK’nın silah bırakma kararı eğer sahada da karşılık bulursa, sadece dağlar değil; gönüller de rahat bir nefes alacaktır. Ancak geçmişin tecrübesi bize gösteriyor ki, beyanlar kadar niyet ve icraat da önemlidir. Gerçek barış, yalnızca silahların değil, zihniyetin de değişmesiyle mümkündür. Temennimiz odur ki artık bu topraklarda ne kurşun sesleri yankılansın ne gözyaşı aksın. Söz yerine gelsin, kalıcı bir kardeşlik iklimi tesis edilsin.

Selam ve Dua ile…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.