Yusuf Çelik
Köşe Yazarı
Yusuf Çelik
 

Saatleri İleri Aldık, Güneş Hâlâ Doğmuyor

Zaman zaman ekonomik istikrar adına atılan bazı adımlar, kısa vadede fayda gibi görünse de uzun vadede hem üretimi hem de toplumsal huzuru tahammül sınırlarının ötesine taşır. Bu minvalde bahis açmak gerekirse, faiz artışları, yalnızca teknik bir müdahale değil; derin bir zihniyetin, üretimden çok durağan sermayeye yönelmiş bir tavrın tezahürüdür. Mehmet Genç Hoca’nın ısrarla vurguladığı gibi, iktisadi zihniyet değişmeden ne üretim canlanır ne de adil bir refah mümkün olur. Faiz oranlarının yükseltilmesi de işte bu zihniyetin bir yansımasıdır: Üretmeyeni ödüllendirir, riski sırtlananı cezalandırır. Faizle Yatırımın Önüne Engel Çekmek Faiz dediğimiz hadise, ilk bakışta parayı dizginler gibi görünür. Lakin temaşa ettiğimiz üzere, yüksek faiz, bilhassa küçük ve orta ölçekli işletmelerin nefesini daraltır. Zira üretmek isteyen için sermaye maliyeti yükselir, yatırım rafa kalkar, hayaller ertelenir. Bu da zamanla işsizliği artırır, istihdam daralır. 2025’in ilk çeyreğinde yayımlanan TÜİK verileri, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının %8 azaldığını gösteriyor. Bu, ekonominin geleceğine dair yatırım yapılmadığını, yani bugünün değil yarının da ipotek altına alındığını göstermektedir. Bir yatırımcının geçenlerde söylediği şu cümle, her şeyi özetliyordu: “Kredi değil, korku veriyorlar artık.” Sermaye Kazanıyor, Emek Kaybediyor Yüksek faiz, zengin ile fakir arasındaki o görünmeyen ama hissedilen uçurumu daha da derinleştirir. Sermaye sahibi olan, risksiz gelirle müreffeh yaşarken; dar gelirli borçlanır, tükettiği kadar ezilir. Yusuf el-Karadâvî’nin şu veciz ifadesi burada zikredilmelidir: “Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmanın sistematik adıdır.” Gelir dağılımındaki bu bozulma, toplumsal huzurun zeminini çatlatır. Geçenlerde bir çay ocağında kulağıma çalınan şu sözde olduğu gibi: “Zengin parasını yatırıyor, biz kendimizi.” Bu ifade, sadece mizahi bir sitem değil; halkın kalbinden yükselen bir iktisat çığlığıdır. Üretim Olmazsa Refah da Olmaz Bediüzzaman Hazretleri, “İktisat bir hazinedir” derken, tasarrufun yanında üretimin kıymetini de hatırlatmıştır. Zira üretmeyen bir toplum, ne istihdam sağlayabilir ne de refah dağıtabilir. O hâlde mesele sadece faizle enflasyonu kontrol altına almak değil; üretimi öncelemek, emeği yüceltmek olmalıdır. Bugün sermaye sahipleri, fabrikalar kurmak yerine, banka hesaplarındaki rakamların büyümesini izlemeyi tercih ediyor. Bu bir ekonomik atalettir. Oysa üretim, bir toplumun kendine duyduğu güvenin de nişanesidir. Velhasıl faiz artırımı, ilk anda fiyatları dizginliyor gibi görünse de, uzun vadede üretimi yavaşlatır, yatırımı durdurur, gelir uçurumlarını artırır. Bu da sadece ekonomik değil, sosyal bir tıkanıklığın habercisidir. Ekonomiyi faizle çevirmeye çalışmak, saatleri ileri almakla güneşi doğurmaya çalışmaktan farksızdır. O hâlde çare; iktisat terbiyesiyle yoğrulmuş, üretimi ve adaleti esas alan bir ekonomik modeldir. Böyle bir model, hem emeği yüceltir hem de toplumun tüm katmanlarını refah dairesine dâhil eder. Selam ve Dua ile…
Ekleme Tarihi: 07 Temmuz 2025 -Pazartesi
Yusuf Çelik

Saatleri İleri Aldık, Güneş Hâlâ Doğmuyor

Zaman zaman ekonomik istikrar adına atılan bazı adımlar, kısa vadede fayda gibi görünse de uzun vadede hem üretimi hem de toplumsal huzuru tahammül sınırlarının ötesine taşır. Bu minvalde bahis açmak gerekirse, faiz artışları, yalnızca teknik bir müdahale değil; derin bir zihniyetin, üretimden çok durağan sermayeye yönelmiş bir tavrın tezahürüdür.

Mehmet Genç Hoca’nın ısrarla vurguladığı gibi, iktisadi zihniyet değişmeden ne üretim canlanır ne de adil bir refah mümkün olur. Faiz oranlarının yükseltilmesi de işte bu zihniyetin bir yansımasıdır: Üretmeyeni ödüllendirir, riski sırtlananı cezalandırır.

Faizle Yatırımın Önüne Engel Çekmek

Faiz dediğimiz hadise, ilk bakışta parayı dizginler gibi görünür. Lakin temaşa ettiğimiz üzere, yüksek faiz, bilhassa küçük ve orta ölçekli işletmelerin nefesini daraltır. Zira üretmek isteyen için sermaye maliyeti yükselir, yatırım rafa kalkar, hayaller ertelenir. Bu da zamanla işsizliği artırır, istihdam daralır.

2025’in ilk çeyreğinde yayımlanan TÜİK verileri, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının %8 azaldığını gösteriyor. Bu, ekonominin geleceğine dair yatırım yapılmadığını, yani bugünün değil yarının da ipotek altına alındığını göstermektedir. Bir yatırımcının geçenlerde söylediği şu cümle, her şeyi özetliyordu:
“Kredi değil, korku veriyorlar artık.”

Sermaye Kazanıyor, Emek Kaybediyor

Yüksek faiz, zengin ile fakir arasındaki o görünmeyen ama hissedilen uçurumu daha da derinleştirir. Sermaye sahibi olan, risksiz gelirle müreffeh yaşarken; dar gelirli borçlanır, tükettiği kadar ezilir. Yusuf el-Karadâvî’nin şu veciz ifadesi burada zikredilmelidir:
“Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmanın sistematik adıdır.”

Gelir dağılımındaki bu bozulma, toplumsal huzurun zeminini çatlatır. Geçenlerde bir çay ocağında kulağıma çalınan şu sözde olduğu gibi:
“Zengin parasını yatırıyor, biz kendimizi.”
Bu ifade, sadece mizahi bir sitem değil; halkın kalbinden yükselen bir iktisat çığlığıdır.

Üretim Olmazsa Refah da Olmaz

Bediüzzaman Hazretleri, “İktisat bir hazinedir” derken, tasarrufun yanında üretimin kıymetini de hatırlatmıştır. Zira üretmeyen bir toplum, ne istihdam sağlayabilir ne de refah dağıtabilir. O hâlde mesele sadece faizle enflasyonu kontrol altına almak değil; üretimi öncelemek, emeği yüceltmek olmalıdır.

Bugün sermaye sahipleri, fabrikalar kurmak yerine, banka hesaplarındaki rakamların büyümesini izlemeyi tercih ediyor. Bu bir ekonomik atalettir. Oysa üretim, bir toplumun kendine duyduğu güvenin de nişanesidir.

Velhasıl faiz artırımı, ilk anda fiyatları dizginliyor gibi görünse de, uzun vadede üretimi yavaşlatır, yatırımı durdurur, gelir uçurumlarını artırır. Bu da sadece ekonomik değil, sosyal bir tıkanıklığın habercisidir.

Ekonomiyi faizle çevirmeye çalışmak, saatleri ileri almakla güneşi doğurmaya çalışmaktan farksızdır. O hâlde çare; iktisat terbiyesiyle yoğrulmuş, üretimi ve adaleti esas alan bir ekonomik modeldir. Böyle bir model, hem emeği yüceltir hem de toplumun tüm katmanlarını refah dairesine dâhil eder.

Selam ve Dua ile…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.