Salih Nurettin Çevik
Köşe Yazarı
Salih Nurettin Çevik
 

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ –10 Aile Yıkılırsa İnsan Yıkılır

Kıymetli dost, Yol Sabırdır. Çünkü her adım tecrübe, her durak bir ders, ve her yol arkadaşı kıymetli bir rehberdir. Kalpten kaleme, kalemden söze, sözden muhabbete dönüşen bu yolculukta, benimle yürümeye devam ettiğiniz için en kalbi şükranlarımı sunarım. Bu anlamlı yolculukta, yaşanmışlıkların bizlere tuttuğu aynadan dersler alarak, ruhumuza nakşolan bir hikâye olmasını temenni ediyorum. Yol boyunca keyif ve muhabbetle iyi okumalar diliyorum. Aile: İnsan Yaratılışındaki Dengenin ve Toplumsal Varlığın Temel Taşı Türk kültüründe büyük aile yapısı sadece bir yaşam biçimi değil; aynı zamanda nesiller arası bağın, bilgelik aktarımının ve toplumsal dayanışmanın temel taşıdır. Büyük aile yapısında, aynı çatı altında birlikte yaşanmışlıklar; geçmiş kuşakların hatıralarında ve hayata adaptasyonlarında büyük önem taşımaktadır. Aile bağlarının en kıymetli değerleri olan aile büyükleri, çocukların yetişmesinde yalnızca birer figür değil; kültürel mirasın taşıyıcıları ve ahlaki rehberleridir. Modernleşme süreciyle birlikte evlenen çiftler, çekirdek aile yapısını benimseyerek; büyüdükleri ve gelişimlerini sürdürdükleri geniş aile ortamından uzaklaştılar. Bu yaşam sürecinde yeni nesiller, aile büyüklerini tanımadan büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Çağın gerektirdiği yaşam tarzında büyüyen çocuklar, dede, babaanne ve anneanne sıcaklığından yoksun kalmaktalar. Onların bilgelik dolu öğütlerinden ve kültürel terbiyelerinden, kendilerine yol gösterecek ışıktan mahrum şekilde gelişmekteler. Kayıp Değerler ve Toplumsal Sonuçları Yeni nesil çocuklar; amca, dayı, hala, teyze gibi “baba ve anne yarısı” olan akrabalarıyla tanışıp kaynaşmamaktalar. Sadece kültürel bir miras olarak kalan bu bağ ve ilişkiler, çocukların kuzenlerini dahi tanımadan hayatlarından silinmekte ve sonraki kuşaklara aktarılamamaktadır. Çok kısa zaman öncesinde gençler, başları sıkıştığında soluğu amca veya dayılarının yanında alırdı, onların deneyim ve rehberliğiyle sakinleşir, doğru yolu bulurdu. Genç kızlar ise ilk aşk heyecanlarını hala ve teyze gibi aile büyükleriyle paylaşır, onların öğütleriyle duygusal denge kazanırdı. Ancak günümüzde aile bağlarının zayıflamasıyla, bu değerli destek mekanizmaları neredeyse kayboldu. Gençler, aile içinde bulamadıkları rehberliği sokaklarda, kimi zaman zararlı alışkanlıklarda, kimi zaman da dijital dünyanın boşluğunda aramaya başladı. Bu kopuş, hem bireysel hem toplumsal olarak ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu kopuş, sadece bireysel değil, toplumsal sorunların da temel nedenlerinden biridir. Bayramlar, akrabaların hasret gidermesi değil; tatil planlarının parçası oldu. Düğünler ve cenazeler, eski samimiyetini yitirdi. Gelenek, görenek ve inanç değerlerimizle örülü insani ilişkiler, akrabalık bağlarının kopmasıyla ağır yara aldı. Manevi boşluk ve yalnızlık, modern çağın en büyük sorunlarından biri haline geldi. Gelenek, görenek ve inanç değerlerimizin bizlere yüklediği insani ilişkiler ve yardımlaşma anlayışı; akrabalık bağlarının kopmasıyla birlikte, manevi ve kültürel anlamda insanlık için ağır bir bedel haline geldi. Modern çağın en büyük sorunlarından biri olan yalnızlıkla tanıştı insan. Ne olduğunu tam olarak anlayamadıkları bireysel yaşam biçimi, insanları derin bir boşluğa sürükledi. Ruhsal sıkıntılar arttı, toplumsal dayanışmalar zayıfladı. Yeni nesil, aile büyüklerinin deneyim ve öğütlerinden mahrum kalırken, ergenliğin zorluklarında yalnız kaldı. Kaybettiğimiz değerleri yeniden canlandırarak özümüze dönmeli, aile yapımızı güçlendirmeliyiz. Aile Büyüklerinin Rolü: Nesilden Nesile Köprü Aile büyüklerimiz, geçmişten geleceğe köprü olarak ailenin tarihçesine ışık tutar. Ebeveynler, büyüklerimizi çocuklarımızla buluşturmalı, onların tecrübelerinden faydalanmalarını sağlamalıdır. Bilimsel araştırmalar, dede ve nineleriyle yakın ilişkisi olan çocukların ruh sağlıklarının daha iyi olduğunu göstermektedir. Çalışan anne babalar için aile büyüklerinin varlığı, hem çocuk bakımı hem de manevi destek açısından hayati önemdedir. Ana ocağından yeni yuvalara uçarken, geçmişle bağlarımızı koparmamalı, gönül kapılarımızı açık tutmalıyız. Kuran’dan Aile ve Akrabalık Bağlarına Dair Öğütler Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’de aile ve akrabalık bağlarını korumamızı emretmiştir: “Şüphesiz ki Allah, adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.” Bu ilahi öğütler, aile bağlarımızı yeniden güçlendirme sorumluluğunu yükler. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Cennet kokusu, beş yüz yıl uzaktan duyulan bir mucizedir. Ana-babaya isyan edenler bu kokuyu alamaz. Hatta akrabalarıyla görüşmeyi kesenler için de cennet kokusu yasaklanmıştır.” Özümüze Dönüşün Anahtarı Ailedir İnsan özünden uzaklaştığında; kimlik, insanlık ve yaratılış ruhuna uygun yaşamamak, hem bireysel hem toplumsal pek çok sıkıntıya yol açar. Yeniden silkinmek, kim olduğumuzu hatırlamak, özümüzdeki sırra vakıf olmak için kalbin ve ruhun sesine kulak vermeliyiz. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere esenlikler diliyorum.  
Ekleme Tarihi: 20 May 2025 - Tuesday
Salih Nurettin Çevik

İNSANIN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ –10 Aile Yıkılırsa İnsan Yıkılır

Kıymetli dost, Yol Sabırdır. Çünkü her adım tecrübe, her durak bir ders, ve her yol arkadaşı kıymetli bir rehberdir. Kalpten kaleme, kalemden söze, sözden muhabbete dönüşen bu yolculukta, benimle yürümeye devam ettiğiniz için en kalbi şükranlarımı sunarım.

Bu anlamlı yolculukta, yaşanmışlıkların bizlere tuttuğu aynadan dersler alarak, ruhumuza nakşolan bir hikâye olmasını temenni ediyorum.

Yol boyunca keyif ve muhabbetle iyi okumalar diliyorum.

Aile: İnsan Yaratılışındaki Dengenin ve Toplumsal Varlığın Temel Taşı

Türk kültüründe büyük aile yapısı sadece bir yaşam biçimi değil; aynı zamanda nesiller arası bağın, bilgelik aktarımının ve toplumsal dayanışmanın temel taşıdır.
Büyük aile yapısında, aynı çatı altında birlikte yaşanmışlıklar; geçmiş kuşakların hatıralarında ve hayata adaptasyonlarında büyük önem taşımaktadır. Aile bağlarının en kıymetli değerleri olan aile büyükleri, çocukların yetişmesinde yalnızca birer figür değil; kültürel mirasın taşıyıcıları ve ahlaki rehberleridir.

Modernleşme süreciyle birlikte evlenen çiftler, çekirdek aile yapısını benimseyerek; büyüdükleri ve gelişimlerini sürdürdükleri geniş aile ortamından uzaklaştılar. Bu yaşam sürecinde yeni nesiller, aile büyüklerini tanımadan büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Çağın gerektirdiği yaşam tarzında büyüyen çocuklar, dede, babaanne ve anneanne sıcaklığından yoksun kalmaktalar. Onların bilgelik dolu öğütlerinden ve kültürel terbiyelerinden, kendilerine yol gösterecek ışıktan mahrum şekilde gelişmekteler.

Kayıp Değerler ve Toplumsal Sonuçları

Yeni nesil çocuklar; amca, dayı, hala, teyze gibi “baba ve anne yarısı” olan akrabalarıyla tanışıp kaynaşmamaktalar. Sadece kültürel bir miras olarak kalan bu bağ ve ilişkiler, çocukların kuzenlerini dahi tanımadan hayatlarından silinmekte ve sonraki kuşaklara aktarılamamaktadır.

Çok kısa zaman öncesinde gençler, başları sıkıştığında soluğu amca veya dayılarının yanında alırdı, onların deneyim ve rehberliğiyle sakinleşir, doğru yolu bulurdu. Genç kızlar ise ilk aşk heyecanlarını hala ve teyze gibi aile büyükleriyle paylaşır, onların öğütleriyle duygusal denge kazanırdı. Ancak günümüzde aile bağlarının zayıflamasıyla, bu değerli destek mekanizmaları neredeyse kayboldu. Gençler, aile içinde bulamadıkları rehberliği sokaklarda, kimi zaman zararlı alışkanlıklarda, kimi zaman da dijital dünyanın boşluğunda aramaya başladı. Bu kopuş, hem bireysel hem toplumsal olarak ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu kopuş, sadece bireysel değil, toplumsal sorunların da temel nedenlerinden biridir.

Bayramlar, akrabaların hasret gidermesi değil; tatil planlarının parçası oldu. Düğünler ve cenazeler, eski samimiyetini yitirdi. Gelenek, görenek ve inanç değerlerimizle örülü insani ilişkiler, akrabalık bağlarının kopmasıyla ağır yara aldı. Manevi boşluk ve yalnızlık, modern çağın en büyük sorunlarından biri haline geldi.

Gelenek, görenek ve inanç değerlerimizin bizlere yüklediği insani ilişkiler ve yardımlaşma anlayışı; akrabalık bağlarının kopmasıyla birlikte, manevi ve kültürel anlamda insanlık için ağır bir bedel haline geldi. Modern çağın en büyük sorunlarından biri olan yalnızlıkla tanıştı insan. Ne olduğunu tam olarak anlayamadıkları bireysel yaşam biçimi, insanları derin bir boşluğa sürükledi. Ruhsal sıkıntılar arttı, toplumsal dayanışmalar zayıfladı.

Yeni nesil, aile büyüklerinin deneyim ve öğütlerinden mahrum kalırken, ergenliğin zorluklarında yalnız kaldı. Kaybettiğimiz değerleri yeniden canlandırarak özümüze dönmeli, aile yapımızı güçlendirmeliyiz.

Aile Büyüklerinin Rolü: Nesilden Nesile Köprü

Aile büyüklerimiz, geçmişten geleceğe köprü olarak ailenin tarihçesine ışık tutar. Ebeveynler, büyüklerimizi çocuklarımızla buluşturmalı, onların tecrübelerinden faydalanmalarını sağlamalıdır. Bilimsel araştırmalar, dede ve nineleriyle yakın ilişkisi olan çocukların ruh sağlıklarının daha iyi olduğunu göstermektedir.

Çalışan anne babalar için aile büyüklerinin varlığı, hem çocuk bakımı hem de manevi destek açısından hayati önemdedir. Ana ocağından yeni yuvalara uçarken, geçmişle bağlarımızı koparmamalı, gönül kapılarımızı açık tutmalıyız.

Kuran’dan Aile ve Akrabalık Bağlarına Dair Öğütler

Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’de aile ve akrabalık bağlarını korumamızı emretmiştir:

“Şüphesiz ki Allah, adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.”

Bu ilahi öğütler, aile bağlarımızı yeniden güçlendirme sorumluluğunu yükler. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur:

“Cennet kokusu, beş yüz yıl uzaktan duyulan bir mucizedir. Ana-babaya isyan edenler bu kokuyu alamaz. Hatta akrabalarıyla görüşmeyi kesenler için de cennet kokusu yasaklanmıştır.”

Özümüze Dönüşün Anahtarı Ailedir

İnsan özünden uzaklaştığında; kimlik, insanlık ve yaratılış ruhuna uygun yaşamamak, hem bireysel hem toplumsal pek çok sıkıntıya yol açar. Yeniden silkinmek, kim olduğumuzu hatırlamak, özümüzdeki sırra vakıf olmak için kalbin ve ruhun sesine kulak vermeliyiz.

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere esenlikler diliyorum.

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.